7 Ağustos 2010 Cumartesi

Anayasa mı hal tüzüğü mü?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Malatya'da yurttaşlara şöyle sesleniyor: “Bu anayasa değişikliğinde kayısıyla ilgili bir şey var mı? Yok. O zaman hayır deyin...”

Ana muhalefet partisinin genel başkanını ülke anayasasındaki önemli bir değişiklik üzerine halktan ret oyu isterken yaptığı değerlendirme şimdilik bundan ibaret. Değişiklik şu yönden iyi veya bu yönden kötü değil, kayısıyla ilgili bir şey yok. Acaba bu tercihten anayasa değişikliğine hayır kampanyasını İzmir'de üzüm, Aydın'da incir, Rize'de çay, Antalya'da muz, Bitlis'te tütün, Diyarbakır'da karpuz, Amasya'da elma üzerinden yürüteceğini mi anlamalıyız? Çünkü değişiklik önerisinde kayısıyla ilgili bir şey olmadığı gibi üzüm, incir, çay, muz, tütün, karpuz veya elmayla ilgili bir şey de yok. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu anayasa ile yaş sebze-meyve hali tüzüğünü karıştırmış gibi görünüyor.


Kürt sorununu et-balık kurumu üzerinden çözmeyi öneren bir ana muhalefet partisinin, yargının demokratikleşmesi sorununu yaş sebze-meyve sorunlarının çözülmesine bağlaması normal sayılmalı. Bir zamanlar okulda öğretirlerdi; “Türkiye tarımda kendi kendine yeten yedi ülkeden birisidir” diye. İnsanların yaşam standartlarının çok da yüksek olmasını beklemedikleri, yerli malı haftalarının yapıldığı bir dönemin kapalı toplum, kapalı ekonomi ve kapalı demokrasi şartlarında verilen bu bilgiyi çok ciddiye alan Kemal Kılıçdaroğlu pekala “tarımda böyleyse demokraside neden böyle olmasın, uluslararası standartlara gereksinimimiz yok, kendi kendimize yetebiliriz” diye düşünmüş olabilir.

Anlaşılan, görüşleri iktidarda kendisi muhalefette olan partilere bir örnek olan CHP, 'bu ülkeyi ben kurdum bir değişiklik gerekiyorsa ancak ben yaparım' mantığını sürdürmekte ısrarlı.  Tarihin küflü derinliklerinden gelen bu partinin üzerine bir şekilde yapışmış olan solculuk etiketi nedeniyle, bugün bile özgürlükçü ve demokratik olmasını bekleyenler var. Oysa CHP, “tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan” misali, “CHP mi bürokrasiden çıkar, bürokrasi mi CHP’den” durumu sayesinde, askeri-sivil bürokrasiyle kurduğu gayet tutarlı kader birliğini devam ettiriyor. Halkın taleplerinin ve demokratikleşmenin sözcüsü olacak yerde kader birliği kurduğu bürokrasinin sözcüsü olmayı hep tercih ediyor. CHP'nin yeni genel başkanının da bu birliği bozmak niyetinde olmadığı yaptığı açıklamalardan ve turistik sınır boyu turlarından anlaşılıyor.

Anayasa değişikliği önerisine karşı çıkış nedeni olarak bu öneriyi AKP'nin yapmış olması dışında ikna edici hiç bir gerekçe sunamayan hayırcı ana muhalefetin, işi sebzeye meyveye vurup insanların ekonomik sorunlarıyla demokratik sorunlarını çarpıştırması -bu aralar kimsenin dilinden düşmeyen- “samimiyetsiz” bir politika.

Ne var ki çağımız küreselleşme çağı ve demokraside bir takım uluslararası standartlar oluşmuş durumda. Elbette 'burjuva demokrasisi de kötü, emekçiler orada da sömürülüyor' diyenlere de olacaktır ama Türkiye'de devletin yaptığı haksızlıklar için AİHM'e başvurduğumuzu unutmayalım. İletişim teknolojisinin de gelişmesiyle insanlar dünyanın dört bir yanında hangi gelişmeler oluyor artık rahatlıkla öğrenebiliyor. Demokratik hak talepleri karşısında ekmek uzatarak durumu idare etmek artık bu çağda geçerli akçe değil. İnsanlar karın tokluğuyla yetinmek zorunda olmadıklarını biliyorlar.

Biz ise bu toplumun Bekçi Murtaza'sı (*) olduğunu Anayasa değişikliği kampanyasıyla tekrar gösteren bu hem 'sosyal' hem de 'demokrat' olmak iddiasındaki partinin, halka biraz daha ekmek karşılığında daha az demokrasi şantajı yapmayı nasıl açıklayacağını merak ediyoruz?


(*) Bekçi Murtaza: Orhan Kemal'in ünlü roman kahramanı.

0 yorum: