GUE/NGL

Geçen Eylül’de yapılan seçimlerde, seçmenler SYRIZA’nın iki eksene dayanan yeni siyasi programını kabul etti:

GUE/NGL Milletvekillerinin Diyarbakır’ın Sur İlçesine Girmelerine İzin Verilmedi

GUE/NGL heyeti, Türkiye ziyaretine dair raporunu Strazburg’da 8 Mart günü saat 17.30’da açıklayacak.

GUE/NGL

Cizre sakinlerine yönelik ölümcül saldırıları en güçlü şekilde kınıyoruz.

27 Nisan 2011 Çarşamba

Nükleerden Korksaydık MR Çektirmezdik...

25 yıl önce bugün Ukrayna’nın Çernobil kentinde bir nükleer santral patlamıştı ve bizler televizyonlarımızda çay içip “bakın be içiyorum, bir şey olmuyor” diyen bakanları görmüştük. Azıcık radyasyonun vücudumuza faydalı olduğunu öğrendiğimiz günlerdi ve Kazım Koyuncu henüz kanserden ölmemişti. Sovyetler Birliği daha dağılmamıştı ve komünizmden korkan Türkiye, radyasyondan korkmuyordu.

...Beddua...

Siz, beddua etmeyi bilir misiniz? Öyle “lanet olsun”, “Allah kahretsin” veya “Allah belanı versin” gibi bildik kalıplarla değil ama eski usulde. Hani o an içinden kötü olana dair ne geçerse sayıp dökersin ya, işte ondan bahsediyorum.

“Seni mezarına yatıracak bir oğul sahibi olmayasın hiç, senin için yas tutacak bir kız sahibi olmayasın, gözlerin kanla dolsun, kulaklarına ulumalar dolsun, bağırsakların taş dolsun…”

Ben kendi payıma şimdiye kadar hiç öyle beddua etmedim. Öyle beddua etmemi gerektirecek bir şey yaşamadığım gibi zaten beddua etmeyi de bilmem. Sanırım beddua etmek zamanımıza ait değil. En azından bu zamanda bizim bulunduğumuz mekânlara ait değil. Yine de bazen beddua edebilmeyi istiyorum çünkü insan düzeltemeyeceği öyle şeyler dinliyor, öyle şeyler okuyor, öyle şeyler öğreniyor ki içinden beddua etmek geldiği gibi elinden de zaten başka bir şey gelmiyor. Yani bir rahatlama aracı olarak kullanmak için değil ama gerçekten tutması için…

%10 Seçim Barajı Türkiye’nin En Büyük HES’i Değilse Nedir?

Doğanın ekolojik dengesini bozan –bozan hafif kaldı, mahveden- HES’lerin yanı sıra bir de siyasetin ekolojik dengesini bozan –bozan burada da hafif kaldı, mahveden- HES var. Bu ikinci tür HES’e halk arasında seçim barajı da deniyor. %10 oranında bir dikliğe sahip olan bu baraj, Türkiye’nin görüp görmediği en yüksek HES olarak tarihimizde müstesna bir yere sahip. Ekürisi olan “dokunulmazlık zırhı”yla birlikte yıllardır toplum üzerindeki “vesayet”ini gümbür gümbür sürdürüyor (“Sivil vesayet” denilen şey olsa olsa budur herhalde) Bu yüksekliğin nedeni ise bir siyasi partinin bu diklikte bir barajı aşabilmesi için ihtiyacı olan seçmen kitlesinin neredeyse (tüm seçmenler oy verdiği takdirde) 5.000.000 gibi hayli yüksek bir rakama tekabül etmesi gerekliliği.

Sebahat Tuncel Tokadı…

BDP İstanbul milletvekili Sebahat Tuncel’in, saatlerce yedikleri biber gazı ve tazyikli su ikilisinden sonra sırılsıklam olmuş ve bacağına gaz bombası isabet etmiş haldeyken karşısına çıkan ilk yetkiliye patlaması ve bu devletin suratı budur diye aşk etmek üzere salladığı tokadın “swisss” diye bir ses çıkararak teğet geçmesi üzerine koparılan yaygara pek çok bakımdan hayırlara vesile oldu.