GUE/NGL

Geçen Eylül’de yapılan seçimlerde, seçmenler SYRIZA’nın iki eksene dayanan yeni siyasi programını kabul etti:

GUE/NGL Milletvekillerinin Diyarbakır’ın Sur İlçesine Girmelerine İzin Verilmedi

GUE/NGL heyeti, Türkiye ziyaretine dair raporunu Strazburg’da 8 Mart günü saat 17.30’da açıklayacak.

GUE/NGL

Cizre sakinlerine yönelik ölümcül saldırıları en güçlü şekilde kınıyoruz.

27 Ekim 2010 Çarşamba

Kemalist Hulk...

Çizgi roman kahramanı Hulk’u bilirsiniz. Bilmeyenleriniz varsa bilenler bilmeyenlere anlatsın demiyorum ve özet geçiyorum. Hulk denen kahramanımızın ortaya çıkış hikâyesi kısaca şöyle:

Hulk, Bruce Banner isimli bilim insanının, çölde yapılan bir nükleer deneyde gama ışınlarına maruz kalması üzerine harekete geçen mutasyonlar sonucu ortaya çıkan kahramandır. Banner aslında zeki ve mantıklı bir bilim insanı olmasına karşın, sinirlendiği ve heyecanlandığı zamanlarda çok kısa bir süre insanüstü bir güce sahip olan ve aşırı duygulandığında öfke patlaması yaşayan bir dev olan Hulk' a dönüşür.

12 Ekim 2010 Salı

Şapkadan Tavşan, Soldan Liberal Çıkartmak...

Son zamanlarda hatta biraz daha geri gidelim, son yıllarda, bazıları şapkadan tavşan çıkartan sihirbazlara özenerek soldan liberal çıkartmaya çalışıyor. Biraz ciddileşirsek şöyle de tarif edebiliriz: söylenenleri, konuşulanları kendilerince yorumlayarak birilerinin liberal olduğunu iddia ediyorlar. Daha da ciddileşip! sol jargonla ifade edecek olursak -ki bu onların eminim çok hoşuna gidecektir-: söylenenleri maniple edip var olandan farklı bir şekilde göstermeye çalışarak zihin bulanıklığı yaratmaya çalışıyorlar.

10 Ekim 2010 Pazar

Kimi Kandırıyorsunuz?

Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Ruhi Su, Yılmaz Güney gibi kişiler, parasız -bilimsel eğitim isteyen öğrenciler, özgürlük isteyen kadınlar ve eşitlik isteyen Aleviler gibi topluluklar...

Ortak özelliklerini hepimiz biliyoruz sanırım. Kesişim kümeleri yıllar boyunca devletten çok çekmiş, eziyet görmüş, acı çekmiş kişiler ve topluluklar olmaları. Kimi vatandaşlıktan çıkartıldı ve ülkeden gönderildi, kimine tedavi edilmek için dahi ülkeden dışarı çıkmasına izin verilmedi. Kimi yakıldı ve sürüldü, kimi dayak yedi ve sürüklendi. Yani hepsi için devletin çeşitli tezgahlarından geçip, bir tür boylarının ölçüsünü almış kesimler denebilir. Tabi burada devlet dediğimiz marksist tanımla ve -biraz kabaca- “egemen sınıfın baskı aracı” olarak değerlendirilen örgütlenme. Hani şu CHP'nin, ulusalcıların ve/veya KKB'den muzdarip kişilerin “biz kurduk, valla biz kurduk” diye övündükleri yapı.

9 Ekim 2010 Cumartesi

Kâr Oranının Düşme Eğilimi Nedir? (sakallı ısrar ediyor...)

Bu Ikea'nın sattığı kitaplığın değeri "c+v+s" demiştik ya, işte bu hesaptaki "s" yani artı-değer aynı zamanda "kâr"dır. Sevgili İsveçli mobilya zincirimizin zenginliği bu "s"nin fazlalığı belirler. Bu kâr oranı (p) işte böyle hesaplanır:

artı-değer veya kâr / (değişen sermaye+değişmeyen sermaye) yani s/(c+v)

Zincirimiz üretim maliyetini düşürmek için sürekli teknolojik atılım yapmak yani sermayenin organik bileşimini sürekli artırmak durumundadır.

Bu da demektir ki diğer şeyler sabitken değişmeyen sermaye (c) (makineler, aletler vs.) artacaktır.

Değişmeyen sermayemiz kâr oranı hesabının paydasında olduğuna ve temel matematik bilgisi gereği paydanın artması oranın düşmesi demek olduğuna göre kâr oranı düşecektir.

7 Ekim 2010 Perşembe

Sermayenin Organik Bileşimi Nedir? (sakallıdan devamla...)

Hani şu Ikea'dan alıp evde birleştirdiğimiz kitaplık var ya, işte onun değerinin içinde kabaca şunlar var:

Değişmeyen sermaye: Yani kitaplığın raflarını, vidalarını falan yapmak için kullanılan hammaddeler, aletler, makineler vs. Kısaca "c" diyebiliriz.

Değişen sermaye: Sömürü Oranı Nedir? notunda belirtilen "Karşılığını aldığımız işgücü"dür. Kısaca "v" diyebiliriz.

Artı-değer: Sömürü Oranı Nedir? notunda belirtilen "Karşılığını almadığımız işgücü"dür. Kısaca "s" diyebiliriz.

"c+v+s" bize o kitaplığın değerini veriyor.

İşte bu değeri oluşturan değişmeyen sermayenin değişen sermayeye oranına, sermayenin organik bileşimi deniyor: "c/(c+v)"

6 Ekim 2010 Çarşamba

Sömürü Oranı Nedir? (yok yok ben bulmadım, sakallı zamanında açığa çıkarmış)

Şimdi, diyelim ki bizim günlük ihtiyaçlarımızı karşılamak için 30 liraya ihtiyacımız oluyor. Yemek-içmek, gezmek-tozmak, gazete almak, yazsa dondurma almak, kışsa sıcak çikolata içmek falan gibi...

Bunu kazanabilmek için de -şanslıysak- işe giriyoruz haliyle. Bu mal ürettiğimiz bir fabrika da olabilir, hizmet ürettiğimiz bir plaza da olabilir. Kamu olmuş, özel olmuş fark etmiyor. Burada önemli olan ücret karşılığı çalışıyor olmak.

Sabahtan akşama -ki bu devirde mesai saati aslında uyulmayan yasalara göre 8 saate tekabül ediyor- çalışıyoruz ve 30 liralık ücretimizi alıyoruz. Oh mis gibi, değil mi? 8 saat çalıştık ve ihtiyacımız olan 30 lirayı kazandık. Nankörlüğün alemi yok.

5 Ekim 2010 Salı

Otur Sıfır!

“Devlet Bahçeli sağduyulu bir politikacı”,” ülkücü hareketi sokaktan çekti”,” tam bir devlet adamı” diyenler geçen haftaki Ani’de namaz kılma manasızlığından sonra şaşkınlığa düşmüş görünüyorlar. Ülkücü hareketin antipati yaratan hatta artık kimsenin ilgisini çekmeyen bir takım sokak aksiyonlarına son verdiği gerekçesiyle Devlet Bahçeli’ye ve onun MHP’sine biçilen Sınırlı Sorumlu Milliyetçilik görevi başarısız oldu.

Seçim mitinglerindeki “ip atma” yaratıcılığından sonra bir süre durulan Bahçeli, sahneye bu kez bilimsel bir ispat denemesiyle çıktı. MHP’nin 40. yılıyla iktidar olma heveslerini tuhaf bir matematiksel işlemle, bir tür ebcet hesabıyla eşleştirmeye çalışan Bahçeli, “ip atma”yla başladığı düşüşe böylece yeni bir boyut katmış oldu. Hesabın tutmadığını ise herkes gördü sanırım.