GUE/NGL

Geçen Eylül’de yapılan seçimlerde, seçmenler SYRIZA’nın iki eksene dayanan yeni siyasi programını kabul etti:

GUE/NGL Milletvekillerinin Diyarbakır’ın Sur İlçesine Girmelerine İzin Verilmedi

GUE/NGL heyeti, Türkiye ziyaretine dair raporunu Strazburg’da 8 Mart günü saat 17.30’da açıklayacak.

GUE/NGL

Cizre sakinlerine yönelik ölümcül saldırıları en güçlü şekilde kınıyoruz.

23 Aralık 2013 Pazartesi

HDP'ye Sitemimdir...

22 Aralık Pazar günü İstanbul/Kadıköy'de yapılan mitingte HDP'nin görünüşüne dair üç beş tıvit atmıştım ama biraz daha derli toplu olup bir kenarda dursun, lazım olur diye yazayım dedim. Sonuçta söz uçar yazı kalır, tıvitır da kuş zaten.

Pazar günü Söğütlüçeşme tarafından yürüyecek olan HDP kortejinin önünde, Eş Genel Başkan Ertuğrul Kürkçü ve parti yöneticilerinin tuttuğu birer adet HDK ve HDP pankartı vardı. Arkalarında ellerinde yalnızca HDP bayrağı taşıyan 30-40 kişilik bir grupla birlikte minimalist bir HDP korteji oluşturmuşlardı. Bu minimalist kortejin arkasında ise BDP, EMEP, ESP, SDP, SYKP, YSGP gibi HDP bileşenleri, kendi bayrak ve pankartlı kortejleriyle dizilmişlerdi. Herkesin kendi sloganını attığını herhalde tahmin etmişsinizdir.

23 Kasım 2013 Cumartesi

Danimarka'da Kızıl Yeşil İttifak’ın Tarihi Zaferi

Kızıl-Yeşil İttifak'ın kazandığı temsilcilikler
Danimarka’da 19 Kasım’da yapılan yerel ve bölgesel seçimler, Kızıl-Yeşil İttifak’a (KYİ) tarihi bir başarı getirdi. Partinin ilk değerlendirmesi şu şekilde:

Danimarka’nın tüm bölge ve bucağındaki temsilcilerimizle birlikte artık ülke çapında bir partiyiz. KYİ, sadece 10 belediye ve Kopenhag çevresini kapsayan başkent bölgesindeki 1 temsilcilik yerine şimdi Danimarka’nın 79 belediyesine ve tüm bölgelerinde sandalyelere sahip. Toplam belediye meclisi üyesi 14’ten 119’a ve bölgesel meclis üyesi 1’den 15’e çıktı.

Daha ötesi, sonuçlar KYİ’ye, belediyelerin ekonomisini, hükumetle müzakere eden ve önceden Sosyal Demokratlar (SD) ve Sosyalist Halk Partisi (SHP)’nin çoğunluğunu oluşturmasına rağmen birbiri ardına gelen tasarruf bütçelerine göz yuman Ulusal Belediyeler Örgütü’nde de bir sandalye kazandırdı. Bu, KYİ’ye tasarruf uzlaşmalarını kırma şansını verecek.

14 Kasım 2013 Perşembe

Şili'nin Gölgesi Venezuela'nın Üzerine Düşüyor

Venezuela’da, 8 Kasım’da yerel seçimler yapılacak. Tüm yerellerde mücadele yaşanacak ve Venezuela’nın bu ateşli demokrasisinde hem sağcı koalisyon hem de Chavista adayları ülkede bir aşağı bir yukarı kampanya yapmakla meşguller.

Bu yerel seçimler, bir önceki seçimlere göre çok farklı bir ortamda geçecek çünkü Hugo Chavez’in ölümünden sonraki ilk yerel seçimler.

Aynı zamanda, Nisan’daki başkanlık seçimlerine sağcı muhalefetin şiddetle yanıt vermesinden de sonraki ilk seçimler.

Venezuela’nın anti demokratik muhalefeti birbirine yakın olan seçim sonuçlarını kullanarak seçilmiş Nicolas Maduro hükumetini devirmeye çalıştı. Hile iddiasında bulundular ancak herhangi bir kanıt sağlamakta başarısız oldular.

30 Ekim 2013 Çarşamba

Çek Seçimleri: Kriz Çözülmek Yerine Daha da Şiddetlendi

Kırmız: Komünist, turuncu: ČSSD,
Mavi: ANO 2011, Mor: TOP 09
Yaz aylarındaki hükumet krizinden sonra, Çek Cumhuriyeti'nde erken seçim kararı alındı. Büyük gün, bu hafta sonuydu. Kampanya süresi göreceli olarak kısaydı ve seçim bildirgeleri çoğunluğun ilgisi çekmedi.

Seçim kampanyaları daha çok kişiler ve politik pazarlama üzerine geçti. Anketler seçim tarihine kadar sol için olumlu sonuçlar gösteriyordu ama son iki haftada durumun çok daha karmaşık olacağı ve solun net bir çoğunluk kazanamayacağı anlaşıldı.

25 Ekim 2013 Cuma

ASP'nin Avrupa Komisyonu Başkanı Adayı: Alexis Tsipras

Avrupa Sol Partisi'nin (ASP), Madrid'de yapılan Başkanlar Konseyi toplantısında, 2014 Mayısı'ndaki Avrupa seçimlerine hazırlık konuşuldu.

Avrupa'da, demokrasi ihlal ediliyor. Yasaları sadece mali piyasaların isteği belirliyor. Yurttaşlar, halklar, Avrupa'nın geleceğine karar vermek için mutlaka iktidarı ele almalılar. Her gün saldırıya uğrayan halk egemenliğine saygı duyulması sağlanmalı.

Başkanlar Konseyi olarak, Avrupa Komisyonu başkanlığı için ortak bir aday çıkarma olasılığını tartıştık.

Biz, bu yeni uygulamanın AB'yi demokratikleştireceğine inanmıyoruz. Avrupalı liderler ve troykanın umduğu gibi otoriterliklerini gizlemeyecek.

Seçim kampanyası süresince, konuşma tekelini krizden sorumlu olanlara bırakmak için bir neden olduğuna inanmıyoruz. Halklar, işçiler, kemer sıkmaya karşı ve Avrupa'nın yeniden kurulması için mücadele eden herkesin mutlaka bir megafonu olmalı.

7 Ekim 2013 Pazartesi

Athletic Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor...

Eyüpspor’un iç saha maçlarını oynadığı stat, Eyüp hükumet konağının hemen bitişiğinde, yol üzerinde, bir yan tribün bir de kale arkası tribünden ibaret 2.500 kişi kapasiteli bir stat. Bu Pazar günü oynanan (2. Lig denen ama aslında 3 lig takımları olan) Eyüpspor-Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor (DBB) maçını izlemek için işte bu stada gittik.

Maç için hava ve zemin şartları müsaitti. Hava, çok bulutlu az güneşli, zemin gayet çimdi. Ama misafir takım, yani DBB taraftarı için ayrılan, şık takım elbiseli bir Eyüpspor görevlisinin 10 liralık biletleri toplayarak bizi içeri aldığı misafir takım tribünü için aynı şeyi söylemek mümkün değildi. Her ne kadar TFF sitesinde “Koltuklandırma: Tümü Koltuklu” diye geçse de tamamen demir aksamdan oluşan bu tribünde neredeyse hiç koltuk yoktu. Olan 8-10 plastik koltuğa oturmak yerine doğrudan çamurun üstüne oturmayı tercih ederdiniz. Tuvaletler içinse bir DBB taraftarının yorumu şöyle oldu: “Bilerek böyle yapıyorlar. Diyarbakır böyle mi hiç, mis gibi stat”.

2 Ekim 2013 Çarşamba

Avusturya'nın Paradoksal Oylaması

Avusturya parlamenter seçimleri sonucu, tüm Avrupa’da paradoksal görülmüş olmalı

Göreli olarak elverişli ekonomik veriye rağmen, iktidardaki Sosyal Demokratlar (SPÖ) ve Muhafazakârların (ÖVP) “Büyük Koalisyonu” cezalandırıldı. Oyları yüzde 55’ten yüzde 51’in altına düştü. SPÖ, yüzde 27’yle en büyük parti olarak kaldı ama şimdi parlamentoda 183 sandalyenin 108’ini elinde tutan dört sağ partiyle birlikte bulunuyor.

Alman milliyetçisi, ırkçı FPÖ, yüzde 21.4’le (+%3.9) beklenenden daha iyi bir sonuç aldı. Parti, Jörg Haider tarafından kurulan BZÖ’ye 2005’ten bu yana kaptırdığı oyların çoğunu geri almayı başardı. FPÖ, Styria bölgesinde hem ÖVP hem de SPÖ’nün seçmenleri kazanarak en çok oy alan parti oldu.

1 Ekim 2013 Salı

Avrupa'nın En Solcu Hükûmeti Sağcı Koalisyon Tarafından Yenildi

2005'te iktidara geldiğinde Avrupa'daki en ilerici hükumet olarak kabul edilen Norveç'teki Kırmızı-Yeşil koalisyon hükumeti, 9 Eylül'deki meclis seçimlerinde acı bir yenilgi tecrübe etti. Sağcı popülist bir partiyi de içeren merkez sağ ve sağ kanat dört partinin oluşturduğu koalisyon, sağlam bir çoğunluk elde etti ve yeni bir hükumet kurmak için görüşmeler yapıyorlar. Bu, petrol gelirlerinin kamu kasasına aktığı, ekonomik krizin neredeyse fark edilmeden geçtiği, işsizlik oranlarının rekor derecede düşük olduğu, reel ücretlerin uzun bir süredir düzenli bir şekilde arttığı ve refah devletinin çoğunun hala bozulmamış olduğu bir durumda yaşandı. Kısaca, ülke, petrol ve doğal gaz kaynaklarının bolluğu ve demokrasi ve sosyal eşitlik tarihiyle dünyada şanslı bir istisnayı temsil ediyordu. Nasıl oluyor da Kırmızı-Yeşil bir hükumet böylesi koşullarda seçim kaybedebiliyor?

25 Eylül 2013 Çarşamba

Fethiye Çetin'den Utancın Kitabı

“Gerçek hakem halklar ve onların vicdanlarıdır. Benim vicdanımda ise hiçbir devlet erkinin vicdanı, hiçbir halkın vicdanı ile boy ölçüşemez”

Hrant Dink'in bu sözüyle başlayan Fethiye Çetin'in Metis Yayınları'ndan yeni çıkan "Utanç Duyuyorum! Hrant Dink Cinayetinin Yargısı" kitabını mutlaka okuyun.

371 sayfalık, bu, kelimenin gerçek anlamıyla bir ibret vesikası olan kitapta, yalnız bırakılmış bir adamın, yani Hrant Dink'in, hani ardından "Hepimiz Hrant'ız Hepimiz Ermeni'yiz" diye bağırdığımız abimizin, vergilerimizle besleyip semirttiğimiz, devleti ve milletiyle bölünmez bir bütün olan, bu dünyanın en korkunç organizmalarından biri tarafından gözümüzün önünde nasıl da adım adım ölüme götürüldüğünü, ve evet, hiçbirimizin de hiçbir şey yapmadığını göreceksiniz.

29 Ağustos 2013 Perşembe

ASP: Suriye'ye Saldırıya Hayır!

ABD ve batılı müttefiklerinin olası Suriye saldırısını pek çok nedenle kınıyoruz.

Avrupa Sol Partisi olarak tek düşüncemiz Suriye nüfusunun çıkarıdır. Sivil nüfusa karşı 2 yıldır gerçekleştirilen tüm suçları kınıyoruz: Esad rejiminin sorumlusu olduğu halk hareketine karşı askeri saldırılar ve diğerleri... Kimyasal silahların kullanılması kabul edilemez bir suçtur. BM sorumluları tespit etmelidir. Ama biz, savaşın hiçbir sivil yaşamı kurtarmayacağını da biliyoruz. Daha önce Libya, Irak ve Afganistan'da da olduğu gibi bir çatışmayı çözmek için savaşın kullanılması durumu daha da kötüleştiriyor. Her türlü çatışmaya dair uluslararası hukuk ve uluslararası kurumlara dayanarak diplomatik ve barışçıl bir çözüm araştırılmasının üstünlüğüne inanıyoruz. Savaş, politik bir çözümü engeller.

24 Ağustos 2013 Cumartesi

T'K'P'nin Kürtlerle Sorunu Ne?

Aydemir Güler, üşenmemiş, oturmuş Kürtlerle ilgili bir kitap yazmış. soL da üşenmemiş, Aydemir Güler'le oturmuş röportaj yapmış.

Röportajın belli ki en önemli bulunan, Aydemir Güler'in sorularının olduğu kısım giriş paragrafına taşınmış: “Kürt hareketi emekçi sorunlarına ilişkin ne düşünüyor? Kürt hareketi özelleştirmelere ilişkin ne düşünüyor? Kürt hareketi Türkiye’nin NATO üyeliğine dair ne düşünüyor? Kürt hareketi Türkiye’nin Ortadoğu’daki pozisyonuna ilişkin ne düşünüyor? Bunları bilmiyoruz; bizim cahilliğimizden değil.”

Cahillik mi değil mi bakalım. BDP'nin parti programında, yani bir siyasi partinin en temel siyaset belgesinde Aydemir Güler'in yukarıdaki sorularına ne yanıtlar verilmiş.

23 Temmuz 2013 Salı

Xarpêt'te Bir İlk Olur mu: Dep'te Yerel Seçim...


Stüdyo Vedat, Dep'i tepeden böyle görmüş...
 Yerel seçimler yaklaşırken memleketim Xarpêt/Dep’in (Elazığ/Karakoçan) seçim sonuçlarına bir göz atayım dedim. Memleketim diye söylediğime bakmayın, Dep’in kendisi sadece bir kere görmüşlüğüm var. O da ancak köye giderken (ki köyü de bir kere görmüşlüğüm var) ilçe meydanında yaklaşık yarım saatlik bir vakit geçirme şeklinde olabildi. Üstelik bu yarım saatlik süre içerisine, tipik turist formatında fotoğraf çekerken özel tim tarafından ilçe emniyet müdürlüğüne götürülüp GBT’den geçirilmem de dâhil (İnsanın kendi topraklarında turist gibi dolaşmasının acısı başka, turist gibi dolaşırken özel timle muhatap olma daha başka bir mevzu).

Cumhuriyetin ilk yıllarında sağdan soldan çeşitli köy ve beldelerin birleştirilmesiyle durduk yere oluşturulan bir ilçe olarak Dep (Karakoçan), tipik bir plansız, şekilsiz Anadolu kasabası görünümünde… 2012 yılı için kent nüfusu 13.140, köy nüfusu 15.603 olarak tespit edilmiş.

12 Temmuz 2013 Cuma

Direniyorum, Öyleyse Varım

Hadi olumlu düşünelim: RTE, daha fazla geri adım atmış görünmemek için projeden vazgeçme konusunu yargının vereceği ret kararıyla halledecek. Kendisi hatadan dönmeyi, özür dilemeyi yenilgi olarak değerlendiren bir bünyeye sahip olduğu için bu gayet olası bir şey.

Bunun dışında, gerçekten sonuç ne olursa olsun kazandığımıza inanıyorum. Kazandık çünkü yolda giderken saati sormak için durdurduğumuzda dahi şüpheyle bakan insandan, direnişçilere destek için getirdiği malzemeleri doğru yerlere ulaşacağından şüphe etmeden gördüğü herhangi bir standa teslim eden insana dönüşümü gördük. İnsanlar (gedikli itirazcılar hariç) itiraz edebileceklerini fark ettiler. Bütün devlet şiddetine rağmen (Konda araştırmasına göre) "Ne noktada Gezi Parkı'na Gelmeye Karar Verdiniz sorusuna %49,1'i "Polis şiddetini görünce" yanıtını veren, %44,4'ü daha önce herhangi bir protesto, yürüyüş, oturma eylemine katılmamış insanlardan bahsediyoruz. Hükumet, pardon Başbakan, bundan sonra eskisi gibi (her konuda değil elbette) kimseyi dikkate almadan istediği adımları atamayacak.

13 Haziran 2013 Perşembe

GUE/NGL: Taksim Meydanı Gösterilerini Destekliyoruz

Bugün, Türkiye'de yaşanan şiddete dair yapılan tartışmada konuşan GUE/NGL üyesi Takis Hadjigeorgiou, Avrupa Parlamentosu'na "Demokrasi, bizimle aynı düşüncede olmayabilecek insanların dediklerini dikkatle dinlemek demektir. Çok açık ki Türk hükumetinin farklı düşüncelere saygı duymaya dair hiçbir fikri yok. Göstericileri sonuna dek destekliyoruz ve Türk hükumeti ve polis güçlerine daha fazla şiddet ve baskı eylemlerinden uzak durmaları çağrısında bulunuyoruz. Türk ve Kürtler'e temel haklarını vermeden Türkiye'de gerçek bir demokrasi olamaz. Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler'in yani tüm Kıbrislılar'ın temel hakları yeniden tesis edilmeden Türkiye'de demokrasi olamaz" diye seslendi.

12 Haziran 2013 Çarşamba

PCF: İstanbul’daki özgürlük isteyen gençleri destekliyoruz

Bu sabah, Erdoğan yönetiminin güçleri, Taksim meydanını 12 gündür özgürlük hasretlerini dünyaya duyuran gençlerden yaka paça geri aldı. PCF Genel Sekreteri ve Avrupa Sol Parti başkanı Pierre Laurent, protestoculara olan desteğini yineliyor.

PCF olarak Erdoğan hükümetinin politikalarına karşı çıkan, demokratik ve laik kazanımları korumak isteyen, barış, adalet ve Türkiye’deki tüm kadın ve erkeklerin hakları için mücadele edenlere uygulanan ve şimdiye kadar dört ölü binlerce yaralıya neden olan şiddeti kınıyoruz.

7 Haziran 2013 Cuma

Demokrasi ve Özgürlük Talepleri Duyulmalı

İstanbul'un kalbindeki Gezi Parkı'nın yerine AVM inşa etme projesi, meşru bir yurttaş protesto hareketinin oluşmasına yol açtı. Neoliberal kibirin tüm unsurları oradaydı: toplumsal olarak tarihle dolu bir yerde kâr için alan sağlayan, gerçek sahiplerinin isteklerini yadsıyan bir donuklukta firavunî bir proje.

Binlerce Türk vatandaşını içerecek kadar büyüyen bu hareketle yüzleşen Erdoğan hükumeti, her zaman yaptığı şeyi yaptı: şiddetle bastırmak.

Avrupa Sol Partisi olarak bu baskıyı güçlü bir şekilde kınıyor ve Avrupa ülkelerinin yetkililerinin Türk mevkidaşlarına şiddeti durdurmak ve gözaltına alınan göstericilerin serbest bırakılması için baski yapmasını istiyoruz.

4 Haziran 2013 Salı

Slogan Bulamadım

Evet, Kürtlerin ve sosyalistlerin bir kısmı Taksim Gezisi'nde yanındaki kalabalıklardan "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganını duyunca korkuyor. Kalpaklı Atatürk bayraklarıyla yürüyen yüzlerce insan "Ne oluyoruz?" edişesine yol açıyor.

Evet, ben de bunları duyunca ve görünce irkiliyorum, yalan yok. Birlikte davranmaya alışık olduğumuz sloganlar ve nesneler değil bunlar. Hatta alışık olmayı bırak, on yıllardır karşısında mücadele ettiğimiz zihniyetin sembolleri. Gel gör ki bugün sokağa inip kendisine tüm gücüyle saldıran polise karşı günlerdir direnenlerin dilinde ve elinde de bunlar var. Bu, sokakta direnenler, bizimkine benzer bir politik rahle-i tedrisattan geçmiş değiller. Benzer hassasiyetlere ve kaygılara da (henüz) sahip değiller. Ama baskıdan (tıpkı bizler gibi) bunalmış durumdalar.

29 Mayıs 2013 Çarşamba

Yunanistan’da Çilek Tarlaları: Sömürü ve Irkçılık

Bangladeşli en az 28 çilek tarlası işçisi, 17 Mayıs’ta işverenlerinin “işçi başları” tarafından vurularak yaralanıp hastaneye kaldırıldı. Olay, Peloponnese’deki Patras ve Pyrgos arasındaki otoyolun 41. kilometresınde, saat 18’de gerçekleşti.

Çoğunluğu Bangladeşli olan büyük bir grup göçmen işçi, Yunan işverenlerinin "işçi başlarıyla" altı aydır ödenmeyen ücretleriyle ilgili görüşmeye gitti. Üç “işçi başı” tüfeklerini alıp rastgele ateş etmeye başladı. İşçiler panik halinde kaçmaya çalışırken sırtları ve vücutlarının diğer yerlerinden vuruldu. Manolada, daha önce de bu tür ihtilafların merkezi oldu. 2008’de, çilek tarlası işçilerinin çalışma ve yaşama koşullarını araştıran günlük Eleftherotypia gazetesinden iki gazeteci, yazıları yayınlandıktan önce ve sonra tehdit ve taciz telefonları aldı.

7 Mayıs 2013 Salı

İzlanda’da Parlamenter Seçimler

İlerici Parti’nin (İP) Seçim Zaferiyle İktidar Merkez Sağa Geri Gelebilir.

İzlanda’da 27 Nisan’da yapılan parlamento seçimleri, açık bir şekilde sol kanat koalisyona artık hizmetlerine gerek duyulmadığı mesajını verdi. Merkezdeki İlerici Parti, milletvekili sayısını ikiye katlayarak seçimlerin galibi oldu. Sağcı Bağımsızlık Partisi (BP) ayakta kalmayı başardı ama liderinin partiyi bir arada tutması için hükumete girmesi gerekiyor. Sosyal Demokratlar tarihlerinin en düşük oy alma rekorunu kırarken Sol Yeşiller’in yeni genç lideri sadece iki hafta önceki seçimlerden sonra geriye itildi. İki yeni parti sahneye çıkıyor: Parlak Gelecek ve İzlanda Korsan Partisi.

23 Nisan 2013 Salı

TKP ve CHP: Kürt Sorunu Hep Yoksulluk Yüzünden, Hep...

Kürt sorununun çözülmesine dair devam eden durumla ilgili herkesin elbette eleştirileri var. Ancak sürekli olarak "emperyalizm", "ABD", "NATO", "BOP" diye barış sürecine karşı olduğunu açıkça beyan eden ve bunu özellikle ve sıklıkla vurgulamak ihtiyacı duyan solcu oldukları söylenen iki parti var ki akıllara zarar. Bu iki partinin konuyla ilgili yakın zamandaki açıklamaları herkesin malumu ama bu açıklamalardaki söylemin kaynağına inmek için bu partilerin Kürt sorununun nedeni olarak neyi gördükleri bakmak lazım:

Kürt sorununa ilişkin CHP'nin temel görüşü, CHP programının 20. sayfasında özet olarak şu şekilde açıklanmış: 

Kürt kökenli vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadıkları bölgelerdeki geri kalmışlığı, işsizliği, yoksulluğu, feodal düzeni ortadan kaldırmaktır. Bir toprak reformu gerçekleştirerek yurttaşlarımızı toprak sahibi yapmaktır. GAP projesini süratle tamamlamaktır. Terörü ortadan kaldırıp evvelce terörle mücadele için sarf edilen kaynakları bölgenin kalkınmasına harcamaktır. O bölgedeki vatandaşlarımızın etnik kimliklerini koruyarak bütün toplumumuzla bütünleştirme hedefine ulaşmaktır. 

22 Nisan 2013 Pazartesi

Bulgar Kışı

Geçtiğimiz iki ay boyunca, geleneksel olarak kavgacı bir bölge olan Balkanların en pasif ülkesi Bulgaristan protestolarla sarsıldı. Şubat başından bu yana büyük şehirlerin çoğunda Bulgarlar, artan elektrik ve ısınma faturaları yüzünden sokaklardaydı. Polis ve protestocular arasında birkaç gece süren çatışmalardan sonra Boyko Borissov hükumeti ve partisi GERB istifa etti.

İstifanın ertesinde bir hafta boyunca baştan savma görüşmeler yapıldı. Başkan Rossen Plevneliev, hükumet kurma görevini bunu zaten çoktan reddedetmiş olan parlamentodaki tüm partilere verdikten sonra parlamentoyu feshetti ve geçici bir hükumet atadı. Seçimler, yeni aktörlerin çıkmasına izin vermeyecek kadar yakın bir tarih olan 12 Mayıs’ta yapılacak şekilde planlandı. Yeni aktörlerin çıkmasını engellemek için yeni geçici hükumetin ilk reformu, zaten hayli yüksek olan seçim kampanyası bedellerini arttırmak oldu.

18 Nisan 2013 Perşembe

Solcunun Kırk Türküsü Var Otuzu CHP Üstüne

Aslında atasözünün “X'in kırk türküsü var kırkı da Y üstüne” olarak bilinen formatı gereği başlığın devamı “kırkı da CHP üstüne” diye olmalıydı ama solculara o kadar da haksızlık etmeyeyim istedim.

Bir süredir devam etmekte olan sosyalist partilerin ve Kürt hareketinin AKP karşısında CHP'yle ittifak etmesi söylemleri, ittifak edilmesi gereken CHP'nin milletvekillerinin ırkçılık olarak kabul edilebilecek açıklamaları nedeniyle şimdilik durulmuş gibi görünüyor. Şimdilik diyorum çünkü bu ittifak isteğinin ilk dönemeçten sonra yeniden karşımıza çıkacağı neredeyse kesin. Ne de olsa solcuların CHP üzerine bitmek bilmeyen uzun hava türünde tam otuz türküsü var.

24 Mart 2013 Pazar

Newroza Tûrîstîk


- Okuldan mı kaçıyorsunuz?
+ Yok hocam, Cuma'dır. İstiklal Marşı okumak istemiyoruz.

Diyarbekir'de okulun parmaklıklı duvarın atlayan öğrencilerle aramda böyle bir diyalog geçti. Ben de onlara onaylayıcı bir gülümsemeyle karşılık vererek yürümeye devam ettim (Artık öğrencilere sizi anlıyorum diye gülümseyecek yaştayım)

Newroz'da neden Türk bayrağı yoktu diye celallenip memleket bölünüyor paniğine kapılanlar herhalde böyle bir diyaloğa şahit olsalardı, oracıkta kalpten giderlerdi. Her sabah yaşanan Andımız parodisi ve Pazartesi-Cuma yapılan bayrak törenlerine rağmen durum bu.

12 Mart 2013 Salı

Yerel Yönetimler: Bugün 94, Yarın 194?

Yerel seçimler yaklaşıyor. Bir yandan da malum “süreç” devam ediyor. Ama biz hiçbir şeyin değişmeyeceğini varsayarsak, mevcut sistem içinde, her ne kadar merkezin sıkı etkisi ve tepkisi altında olsalar da bir biçimde o yörede yaşayanlar tarafından seçildikleri için Kürtlerin kendilerini yönetme isteklerinin yansıdığı en önemli alan olarak belediyeler karşımıza çıkıyor.

Adıyaman, Ağrı, Ardahan, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ, Hakkari, Iğdır, Kars, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak, Tunceli, Van illerinde yerel seçimleri kimin kazandığına bakmak, yaklaşan yerel seçimler için fikir verici olabilir. Bu illeri neye göre seçtiğimi soruyorsanız, pek bilimsel bir yönteme göre seçtiğimi söyleyemeyeceğim. Kürtlerle ilgili yapılan araştırmalarda genelde bu iller dikkate alındığı için ben de hizayı bozmayayım dedim.

6 Mart 2013 Çarşamba

Bir Sosyalistin Chavez'i Aklama Çabaları

Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez'in öldüğü duyulur duyulmaz özellikle en rahat tıvitırda görüldüğü üzere çeşitli kamplaşmalar yaşandı. Şu anda kim ölse kendi politik yenilgi acısını unutmak için ona üzülecek olan ulusalcılar ve neye üzüldüğünü bile bilmeyen ama kamuoyu sempatisinden yararlanmak isteyen tipik popülist sağcıları bir kenara koyarsak kabaca sosyalistler ve liberaller olarak adlandırabileceğimiz kesimler arasında karşıtlık oluştu.

Liberallere göre Chavez, baskıcı, anti demokrat, sansürcü, milliyetçi, sermaye karşıtı ve dünya üzerindeki baskıcı ülkelerin dostu idi. Kendi ülkesinde muhalefeti ezen, yoksulların gönlünü popülist politikalarla çelen bir diktatördü.

23 Şubat 2013 Cumartesi

Kuro! Were Were...

“Kur” Kürtçe'de erkek çocuk anlamına geliyor. “Kuro” bu sözcüğün seslenme halini gösteriyor. Çocuğunuzu çağırmak için kullanabilirsiniz mesela: “Kuro were!"

Bir sözcüğün tam olarak ne zaman ve ne şekilde bir dilden dile geçtiğini, geçerken ne ara anlamının değişikliğe uğradığını veya deforme edildiğini bilebilmek elbette mümkün değil. Tarihin belirli bir döneminde, Kürtlerin gündelik hayatlarında kullandığı kimi sözcükler de bu şekilde bir değişim, dönüşüm yaşamış. Kürtçe'nin “Kuro” sözcüğü de yazılış ve söyleniş itibariyle “kıro”ya, anlam itibariyle de “kaba, görgüsüz, şekilsiz, giyinmeyi bilmeyen, toplu olarak alt kültür olarak görülen ne varsa ona sahip kimse” değişikliğine uğramış.

Tarihin belirli bir dönemi dediğim, Kürtlerin köylerinin yakıldığı, önce en yakın kent merkezine, oradan da Türkiye'nin batıdaki büyük illerine kitlesel bir şekilde göç etmek zorunda bırakıldıkları korkunç 90'lı yıllara denk geliyor. Türkiye'nin batısında yaşayanların o zamana belki sadece adını duydukları belki de tek tük karşılaştıkları Kürtlerle kalabalık bir şekilde karşı karşıya geldikleri, büyük kentlerde farklı kültürlerin yanyana gelmeye başladığı yıllar da denebilir. Daha önceleri müzik ve filmler aracılığıyla bozuk bir Türkçe olarak batıda yaşayan insanların hayatına değmiş olan Kürtçe, bu kez birebir sahiplerinin taşımasıyla hayatlarına girdi. Böylece yerlerinden yurtlarından göç ettirilen Kürtlerin dillerinin, farklı bir dilin egemen olduğu büyük kentlerde deforme olması süreci başlamış oldu.

“Sıradan” insanların bu deformasyon sürecinde kapladığı yere dair söylenecek başka şeyler de bulunabilir elbette ama kendini “Sol, demokrat vb.” sıfatlarla tanımlayanların da benzer bir bilgisizlikten muzdarip olmasını nasıl açıklamalı? Halkların kardeşliği sloganını dillerinden düşürmeyenlerin kardeş dedikleri halkın dilinden ilaç niyetine olsun biraz anlamayı hiç düşünmemiş olmaları ne kadar acıklı değil mi?

Belli ki bu arkadaşlar arasında hala “Orda bir köy var, uzakta / O köy bizim köyümüzdür. / Gezmesek de, tozmasak da / O köy bizim köyümüzdür." zihniyeti hüküm sürüyor. "Kıro" şeklinde kullanılan sözcüğün Kürtlerle ilgili bir çağrışımı olduğu ayan beyan ortadayken bunu hiç farketmemiş olmaları bile bunun bir göstergesi... Fakat iletişim ve bilgi teknolojisinin bu kadar geliştiği bir çağda hala “Aaa kıro aslında Kürtçe anlamı başka olan bir sözcük müymüş?” şaşkınlığı hiç de kabul edilebilir bir şey değil. Oysa her şey birkaç tık ötede...

İnternette Kürtçe üzerinde dair biraz araştırma yaparken Çar Newa'nın “Kuro Were” şarkısını dinleyebilirsiniz.


3 Şubat 2013 Pazar

Neden AB, Hırvatistan’a Daha Fazla İhtiyaç Duyuyor?

Hırvatistan’ın Temmuz 2013’te, Avrupa Birliği’nin 28. üyesi olması bekleniyor. Garip ama duruma bakarsak AB bu katılımdan Hırvatistan’a göre daha fazla kazanç elde edecek gibi görünüyor.

2005 sonlarında Hırvatistan ve AB arasındaki katılım müzakereleri resmen başladığında, önde gelen liberal Hırvat günlük gazetelerinden biri, zafer ilan eder gibi ilk sayfasının tamamını kaplayacak şekilde şu manşeti atmıştı: “Hoşçakal Balkanlar!” O zamanlar, Avrupa Birliği’ne dair hâkim ve tipik duruş şöyleydi: Bir tür kendi kendini gerçekleştiren efsaneye göre Balkanlar, Batıya katılarak “uygarlaşması” gereken bölge. Sadece sekiz yıl sonra, Hırvatistan nihayet Avrupa Birliği’nin bir parçası oluyorken ne AB ne de Balkanlar artık aynı imaja sahip. Bugünün durumu biraz da doktorun ilk önce iyi haberi mi kötü haberi mi duymak istersin diye seçim yaptırdığı hastayı anlatan meşhur fıkraya benziyor. Elbette hasta önce kötü haberi duymayı seçiyor. Doktor “Kötü haber; kansersin. Ama endişe etme, iyi haber; Alzheimer’ın var ve eve gidince kötü haberi çoktan unutmuş olacaksın” diyor. Bu, tam da kötü haberin, Hırvatistan’ın büyük politik ve ekonomik kriz yaşadığı, neredeyse her gün yeni bir yolsuzluk haberi patlamadığı ve işsizlik oranının yükseldiği, iyi haberinse “Merak etmeyin, AB’ye gireceksiniz” diye sunulduğu Hırvatistan’ın AB’ye katılımı durumuna benzemiyor mu?

27 Ocak 2013 Pazar

2012 Seçimlerinde Yunan Solu: Sınıf Oyuna Dönüş

5 Mayıs ve 17 Temmuz seçimleri, Yunanistan’ın politik manzarasında derin bir değişiklik dönemini başlattı. İki partili sistem parçalandı ve yerine sol ve sağ kutuplar arasında güçlü gerginliklere sahip karmaşık ve değişken bir çok partili sistem geldi. Bu seçimler özellikle son 35 yıldır Yunan politik yaşamının merkezinde bulunan PASOK başta olmak üzere 1974 rejim değişikliğinin tüm kilit bileşenlerini çözdü. Bilhassa iki memorandum ve aşırı tasarruf önlemlerinin uygulandığı 2010 ve 2012 arasındaki iki yıllık dönem, var olan politik partilerin tüm yapı ve temsilcilerini alt üst etti. Aynı zamanda, politikanın tüm alanlarında önemli ideolojik yeniden konumlanmalar ortaya çıktı. Önemli bir yan etki de başta PASOK olmak üzere neredeyse ülkenin tüm geleneksel politik yüzlerini devre dışı kalmasıydı.

Yunan politik manzarasındaki politik ve seçimlere dair bu deprem, hızla kötüye giden sosyal ve ekonomik eşitsizliklerin ortaya çıkışıyla bağlantılı. Yunan ailelerin yoksulluğu 2000’den 2011’e kadar %20 arttı. Yıllarca istikrarlı bir şekilde %10 civarında olan işsizlik oranı, Nisan 2012 itibariyle %24’e tırmandı. Ücretler ve emekliliklerdeki düşüşler 2009’a göre %45’e ulaştı. Çok düşük ücretle esnek iş saatleri yayılırken iş ilişkileri de toplu pazarlık anlaşmalarının devre dışı bırakılmasıyla çözüldü.

16 Ocak 2013 Çarşamba

Yunan Nazi Partisi "Altın Şafak"

Aşırı sağın Avrupa’daki yükselişinin bir parçası olan Altın Şafak adındaki Nazi partisinin Yunan parlamentosuna girmeyi başarması,; diğer yanıyla da Yunanistan’daki politik ve finansal krizin özel boyutlarını ortaya koyuyor.

Yanıt aradığımız soru, iç yapısında temel bir bileşen olarak şiddet olan bir Nazi partisinin, yıllardır sahip olduğu marjinal karakteri üstünden atmayı nasıl başardığı ve parlamenter temsil kazandığı. Altın Şafak 1980’de kuruldu ama medya tarafından “büyük ulusal öneme sahip sorunlar” olarak aşırı derecede gerilen iki konunun avantajını kullanarak 1990’larda daha etkin bir hale geldi: Makedonya sorunu ve Balkanlardan gelen göç. Burjuva partileri tutuk kalırken Yunan solu bu konulara karşı tavır aldı.

Solculara ve özellikle göçmenlere karşı gerçekleştirdiği kanlı saldırılara ve 2000’ler ve sonrasında okullara sızmasına rağmen Altın Şafak, hiçbir zaman ciddi bir parlamenter veya adli soruşturmaya maruz kalmadı. Nazizm, Yunan milliyetçiliğini vaftiz ettiği zaman, bu partinin ilk olarak 2010’da Atina yerel seçimlerine, sonrasında da %7’lere tırmandığı 2012 parlamenter seçimlerine katılmasına yol verildi.

10 Ocak 2013 Perşembe

GUE/NGL: Paris'te Kürt Aktivistlerin Suikaste Uğramasını Kınıyoruz

GUE/NGL milletvekili Marie-Christine Vergiat (Fransa-Sol Cephe): “Bu cinayetle karşısında hissettiğim dehşet ve üzüntüyü ifade edecek söz bulamıyorum. Rojbin Fidan Doğan, Kürt sorunu hakkında beni bilgilendiren ilk kişiydi. Yaşam doluydu. Gülüşünü asla unutmayacağım. Kurbanların ailelerine baş sağlığı diliyorum.

Kürtler barışa bağlılıkları için hala ağır ağır bedel ödüyorlar ama hiçbir tür provokasyon ve suikast Türk hükümeti ve Kürt lider Abdullah Öcalan arasındaki yeni görüşmeleri engellememeli.

Fransız Cumhuriyeti topraklarında, bu tür suikastler kabul edilemez. Fransız yetkililer suçluları bulmak ve cezalandırmak için her tür çabayı göstermeliler"

6 Ocak 2013 Pazar

Rusya'daki Sol Politik Güçler

Başkan Vladimir Putin'in iktidara yükselişinin, solun içinde bulunduğu durumu devam ettireceği Parlamento ve başkanlık seçimi kampanyalarının kendisinden belli olmuştu bile. Kampanya boyunca Putin, RFKP ve sözde “yurtsever muhalefet”in kendilerine ait saydıkları kozları kullanmayı yine bildi. Putin, Rusya'nın büyük güç olduğu söylemiyle seçmenleri etkiledi ve Kafkaslar'daki askeri operasyonların ateşlediği artan milliyetçi duyguların avantajını kullandı.

Başkanlık otoritesinin bu takviyesi, yine de, sadece Putin'in kişisel imajı ve büyük güç sömürüsüne, milliyetçi duygulara bağlanamaz. Rusya'nın politika sahnesindeki güçler dengesini etkileyen başka bir önemli etken de 1999'da başlayan, ağırlıklı olarak (Rusya ihracat gelirinin ana kaynağı olan) petrol ve gaz fiyatlarındaki artışa ve bir dizi başka lehteki ekonomik koşula bağlı istikrarlı ekonomik büyümeydi. 2008-2009 krizi durumda keskin bir değişikliğe yol açmadı. Ama Rusya'da toplumsal ayrışma ABD'den fazla, İsveç'ten ise 2 kat daha fazla ve daha da artıyor. Aynı zamanda yoksulluk da yüksek seviyelerde.

Son on yılda Rusya'nın iç politik durumu, muhalefetin ancak Başkan'ın yönetimi tarafından kesin bir biçimde sınırlanan bir alan içinde hareket edebildiği sınırlı bir demokrasi olarak tarif edilebilir.

5 Ocak 2013 Cumartesi

Bir İşçi Sınıfı Trajedisi: Şişecam

Günlerdir Topkapı’daki fabrikada eylem yapan ve bu sabah itibarıyla polis kuşatmasına maruz kalan Şişecam işçilerinin örgütlendiği sendika Kristal-İş. Şişecam’ım sahibi ise İş Bankası grubu. İş Bankası’nda örgütlü sendika ise BASİSEN. Her iki sendika da Türk-İş üyesi: http://www.turkis.org.tr/index.snet?wapp=6C5B5960-73BA-4B13-9719-731DBE10380D

Şişecam’ın sahibi olan İş Bankası hisselerinin %40,73’ü, yani çoğunluğu banka çalışanlarının üye olduğu İş Bankası Munzam Sandık Vakfı’na ait. Yani dolayısıyla bu Vakıf aracılığı ile çalışanlara ve emeklilere ait görünüyor: http://www.isbank.com.tr/content/TR/Yatirimci_Iliskileri/Kurumsal_Bilgiler/Ortaklik_Yapisi-256-247.aspx