GUE/NGL

Geçen Eylül’de yapılan seçimlerde, seçmenler SYRIZA’nın iki eksene dayanan yeni siyasi programını kabul etti:

GUE/NGL Milletvekillerinin Diyarbakır’ın Sur İlçesine Girmelerine İzin Verilmedi

GUE/NGL heyeti, Türkiye ziyaretine dair raporunu Strazburg’da 8 Mart günü saat 17.30’da açıklayacak.

GUE/NGL

Cizre sakinlerine yönelik ölümcül saldırıları en güçlü şekilde kınıyoruz.

27 Kasım 2012 Salı

Erzîrom'un Güneyinde Yerel Seçimler

Erzîrom/Erzurum'da güçlü olduğu düşünülmeyen BDP'nin, Türk milliyetçiliğiyle bilinegelen bu kentin bazı ilçelerinde uğradığı baskının nedeni ne olabilir acaba?

Bu konuda pek çok sebep bulunabilir elbette ama ben, en çok 2011 genel seçimlerinin etkisinin çok etkili olduğunu düşünüyorum.

Erzurum'un Qereçoban/Karaçoban, Qereyazî/Karayazı, Tatos/Tekman, Xinûs/Hınıs ilçelerinin 2009 yılında yapılan yerel seçimlerde ve 2011 yapılan genel seçim sonuçlarına bakarsak daha iyi anlaşılabilir:

Siyasette Yeni Bir Soluk: Ecological Future Perfect Tense Party


Türkiye siyasetinde yeni bir soluk: “Ekolojik Gelecek Zamanın Rivayeti Partisi”

Sloganı “Yeşil bir devrim yapacakmışız” olacak deniyor. Çözümlemesi: “Yap-acak-mış-ız” Yap: Kök, -acak: Gelecek zaman eki, -mış: rivayet eki, -ız: kişi eki…

Samimi olsun diye sloganın sonuna “meğersem” eklenerek “Yeşil bir devrim yapacakmışız meğersem” olup olmayacağına ilk parti meclisinde karar verilecek.

İngilizcesi şöyle: Ecological Future Perfect Tense Party (Bundan tam emin olunamıyor. Zira İngilizler, gelecek zamanın rivayeti gibi bir zamana sahip değiller sanırım)

Sloganın da “We are going to have done a green revolution” olacağı düşünülüyor.

21 Kasım 2012 Çarşamba

ASP: Açlık Grevinin Bitişi Gerçek Bir Diyaloğun Başlama İşareti Olmalı

Avrupa Sol Partisi, Türkiye'de yüzlerce politik tutuklunun katıldığı, bazısının 68 gün sürdürdüğü uzun süreli açlık grevinin, pek çoğunun ciddi sağlık sorunları yaşaması ihtimaline rağmen can kaybı olmadan bitmesinden memnuniyet duymaktadır. Açlık grevinin bitişinin kalıcı ve samimi bir diyaloğun başlangıcı olmasını umuyoruz.

Türkiye'de insan haklarının geçen yıl önemli ölçüde kötüye gittiğinin farkındayız. Yüzden fazla gazeteci, çok sayıda sendikacı, feminist ve diğer entelektüeller ve muhalifler olmak üzere toplamda -çoğu Kürt- 10.000'den fazla politik tutuklu, Türk hapishanelerinde tutuluyor. Türk devletinin baskısı aynı zamanda Kürt hareketine destek veren veya başka alanlarda hükumeti eleştiren diğer muhalif politikacılara yöneliyor. Ayrıca Kürt bölgelerinde neredeyse her gün askeri operasyon gerçekleştiriliyor.

20 Kasım 2012 Salı

Rumlar ve Ermeniler: Bir Varmış Bir Yokmuş

Mesela 1914 yılında Ayvalık’ta 31.440 kadar Rum, 1.488 kadar Türk yaşıyorken 1924’te hiç Rum kalmamış. Şimdi Ayvalık’ta haftada üç gün belediye hoparlöründen İstiklal Marşı veriliyor ve ayağa kalkmayanlar baskıya uğruyor.

Bursa’nın Orhangazi ilçesinde ise 1914’te 22.726 Ermeni, 11.884 Türk varken 1915’te hiç Ermeni kalmamış. Ermeniler taa Bursa Orhangazi’den Erzurum’da Kars’ta Ruslarla savaşan Osmanlı ordusunu arkadan vuracaklardı zahir…

Yani sonuçta; Osmanlı’da Ermenilerin soyunu kırdılar, Cumhuriyet’te Rumları kovdular. Devlette devamlılık dedikleri böyle bir şey olsa gerek.

İttihat ve Terakki Cemiyeti, Cumhuriyet Halk Partisi, Demokrat Parti… Hepsi aynı bokun laciverti sonuç itibariyle…

Ha, bir de “Ayvalık’ta ucuza çok güzel Rumlar’dan kalma taş ev buldum” derken biraz düşünelim acaba o evler niye Rumlar’dan kalma ve o Rumlar şimdi nerede diye…

(Nüfus bilgileri: Modern Türkiye'nin Şifresi-Fuat Dündar)


19 Kasım 2012 Pazartesi

Küba'ya ABD Ambargosuna Devam...

Mikronezya bölgesindeki devletler
13 Kasım 2012 günü, ABD'nin Küba'ya 50 yıldan fazladır uyguladığı ambargoyu kaldırması için BM'de yapılan oylamada, 188 ülke kalksın, 3 ülke kalkmasın demiş. 2 ülke de oylamaya katılmamış.

Ambargo kalkmasın diyenler: ABD, İsrail ve Palau...

İsrail'in ne mal olduğu malum. Palau, Marshall Adaları ve Mikronezya ise 2. Dünya Savaşı sonrası ABD tarafından işgal edilen adalarda yer alan 3 Pasifik ülkesi... 1980'lerde bağımsız oluyorlar ve imzaladıkları Serbest Birlik Sözleşmesiyle, ABD'ye sağladıkları askeri üs karşılığı, savunma ve mali yardım alıyorlar. Bağımsız gibiler ama değil gibiler de yani...

14 Kasım 2012 Çarşamba

Ofisteki Köpek Balıkları

Dünyadan bihaber insanlarla aynı ofiste çalışıyorum. Ya da her şeyden haberdar olup da kimseyle konuşmayan insanlarla, bilemedim. Gerçi her şeyden haberdar olsalar da kimseyle bir şey paylaşmadıkları için bihaber olduklarını varsaymakta haklıyım diye düşünüyorum.

Mesela 64 gündür devam eden açlık grevlerinden haberleri var mı bilmiyorum. Evet, ara sıra amiyane tabirle olta atıyorum belki bir laf eden olur, mevzuya giren olur diye ama kimse oralı olmuyor. Ya da dediğim gibi hiçbir şeyden haberleri yok ve attığım oltanın farkına bile varmıyorlar.

Ofiste işler böyle yürüyor. En azından benim bildiklerim ve duyduklarım da böyle... Ofis Kürdü olunca çok da geniş bir manevra sahasına sahip olunamıyor. Olta atıyorsunuz ve karşıdaki oltaya vurursa inceden mevzuya giriyorsunuz. Bizim ofiste henüz oltaya vuran olmadı. Gerçi daha önce mesela Sebahat Tuncel'in polis tarafından darp edildiği bir olayın ertesi günü "Oh olsun, o da polise tokat atmıştı" ve Van depreminden sonra gönderilen yardım paketlerinden çıkan taş, sopa, bayraklarla ilgili olarak "Onlar da bizim askerimiz ölünce seviniyorlar" tepkileri verilmişti ama bunlar daha çok oltaya köpekbalığı vurmasına denk düşüyor: "Lüfer peşine çıkan balıkçının ağına köpekbalığı takıldı"

9 Kasım 2012 Cuma

Avrupa Sol Partisi: 14 Kasım'da Avrupalı İşçiler Seslerini Yükseltiyor

14 Kasım günü, İspanya, Portekiz, Yunanistan, Kıbrıs ve Malta'da ilk defa uluslararası genel grev yapılacak. ETUC bugünü, Avrupa çapında eylem ve dayanışma günü olarak tanımlıyor. Fransa ve Belçika da dahil olmak üzere pek çok ülkede yürüyüşler, grevler ve gösteriler olacak.

Avrupa Sol Partisi olarak bu eylem gününe koşulsuz desteğimizi ve Avrupa'nın tüm halkları için grev yapacak çalışanlara saygılarımızı sunuyoruz.

14 Kasım, Avrupalı işçilerin Avrupalı ve ulusal liderlerin haklarına, ücretlerine ve emekliliklerine yaptıkları saldırıya karşı seslerini yükselecekleri gün olacak. Avrupalı işçilerin birlikte hareket etme çabasında tarihi bir dönüm noktasına varılacak. Kemer sıkma ve "rekabetçi önlemlere" karşı bu eşgüdümlü mücadele gerçek bir umut.

7 Kasım 2012 Çarşamba

Fransız Komünist Partisi: Açlık Grevi Yapanların Talepleri Karşılanmalı

Fransız Komünist Partisi
12 Eylül 2012'den beri 700 Kürt politik tutuklu açık grevinde. Aralarında halk oyuyla seçilmişler, sendikalı çalışanlar, gazeteciler ve avukatların olduğu açlık grevcilerinin istekleri; ana dilde savunma ve eğitim hakkı. Ayrıca, avukatlarıyla 18 aydır görüştürülmeyen Abdullah Öcalan'ın tecridinin sonlandırılmasını ve liderlerinin serbest bırakılmasını da istiyorlar.

Bugün, grevin 55. gününde, grev yapanların sağlık durumları kritik bir safhadayken, 10.000 tutuklu daha açlık grevine katıldı.

Tüm dünyada, Kürtler taleplerini duyurmak için gösteriler yapıyorlar. Türkiye'de özellikle şiddetli bir baskıya maruz kalıyorlar.

3 Kasım 2012 Cumartesi

Ahlaklı Devlet...

Ahmet Altan ve Kürt sorunu hakkında zaman zaman yazı yazan diğer bazı köşeciler, sürekli olarak, devletin karşısındaki örgütten, salt devlet olduğu için sahip olduğunu düşündükleri, “şiddet kullanma hakkı” iddiasına dayanarak ahlaken üstün olduğu varsayımına göre yazılar yazıyor. Elbette bunu böyle açıktan söylemiyorlar ama yazılarında kullandıkları sözcükler ve üslup bunun böyle olduğu gösteriyor. Bir devlet var bende benden içeri hali diyebiliriz.

Peki, bu üstünlüğü neye dayanarak kuruyorlar? Bir ihtimal devlet için TDK’nin uygun gördüğü “Toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık” tanımına veya buna benzer aşırı basitleştirilmiş tanımlara göre konuşuyorlar. Bu tür tanımları düşünürsek pekala ahlaklı bir tüzel varlık gibi görünüyor olabilir ama tarihteki en büyük katliamların devletler tarafından yapıldığını unutmamak lazım. Diğer bir ihtimal de kendi devletlerinin demokratik olduğuna inanmaları olabilir. Her ne kadar son zamanlarda eleştirel yaklaşsalar da AKP’nin, devleti demokrat ve hak bilir bir hale getirdiği şeklindeki düşüncelerini koruyorlar. Elbette bir takım değişiklikler oldu, olmadı değil ama devletin halkı, en azından Kürt halkını, en az 10 yıl geriden takip ettiği de ortada.