10 Eylül 2011 Cumartesi

Ofis Kürtleri

Ekseriyetle Türkiye’nin batısındaki büyük kentlerde doğup büyümüş ve iş hayatını çeşitli yüksekliklerdeki cam binalarda sürdürmekte olan Kürtlerdir. Tıpkı malum Bölge’de yaşayan ve literatürdeki en önemli özelliği elektrik faturası ödememesi olan kavmin “dağlarda yürüyen Türklerin kart-kurt sesi çıkarması sonucu” Kürt diye adlandırılması gibi, Ofis Kürtlerinin de ofiste çalışan Türklerin kağıt öğütme makinesinin çıkardığı kırt-kurt sesi nedeniyle Kürt diye adlandırıldığı tahmin ediliyor. Bu türün en önemli özelliği, Bölge’deki kavimdaşlarının aksine elektrik faturalarını otomatik ödemeye bağlamış olması ve üstüne ücretli çalışanlardan oluşan bir kavim olarak gelir vergisini daha ücretlerini almadan kaynaktan ödemesi olarak biliniyor. Bu bakımdan millet-i sadıka sayılabilirler. Öyle ya, ne de olsa vergi ödemek Türkler için neredeyse İslam’ın altıncı şartı gibi bir şey.

Meşhur bir Türk atasözü olan “Benim de Kürt arkadaşlarım var” atasözündeki Kürt arkadaşlar, işte bu Ofis Kürtleri oluyor. Bir Ofis Kürt’ünün gelip gelemeyeceği en büyük aşama bu atasözündeki “dahi” anlamındaki “-de” kadardır. Yani “Kürt arkadaşlarım dahi var” aşaması. İnsanların milliyetçi ve ayrımcı olmadıklarını ispatlamak için kullandıkları bir tür delil. Aynı zamanda bu sözün üzerine yüklediği sorumluluk gereği, bir Ofis Kürt’ünden sık sık sadakatini göstermesi, çatışmaların yoğunlaştığı dönemlerde iki kat fazla hassas olması ve önemli günlerde yapılan kutlama veya törenlere katılması ve masasında tercihan Atatürk resmi ve Türk bayrağı olması da beklenir. Zira sadece fatura ve vergi ödemekle millet-i sadıka olunsaydı “affedersiniz Rumlar da” olurdu.

İnşaat işçiliği, mevsimlik işçilik gibi alanlarda istihdam edilen Kürtler gibi belirli bir çalışma bölgesinde çoğunluğu oluşturmadıkları için kimliklerini ifade etmekle ilgili olarak hayli zor durumlara en çok maruz kalanlar onlardır. Hiçbir ofis ortamında Ofis Kürtlerinin çoğunluğu oluşturduğu görülmemiştir. Dolayısıyla diğer alanlarda bulunmanız halinde bolca duyabileceğiniz Kürtçe konuşmaları ofis ortamında duyamazsınız. Onu bırakın bir Ofis Kürt’ü, ofiste bir başkası tarafından konusu açılmadıkça zinhar Kürt kelimesini kullanmaz, kullanamaz. Haydi diyelim bir sebepten dolayı bir kez kullandı, ikinci veya Allah muhafaza üçüncüyü kullanması çevredekiler için Beter Böcek’in çağrılmış olması gibi bir etki yaratabilir. Elbette çoğu ofis çalışanı Beter Böcek filmini büyük bir hayranlıkla izlemiştir (Ne sanmıştınız?) İkinci veya üçüncü kullanımdan sonra çeşitli çalışma arkadaşlarının ilginç ve bir o kadar da korku ve nefret dolu bakışlarıyla muhatap olması işten bile değil.

BDP milletvekili Bengi Yıldız’ın Bodrum’da tatil yapabiliyor olmasının yarattığı infial, Ofis Kürtlerinin maruz kaldığı manevi linç tehdidinin büyüklüğünün göstergesi olarak kabul edilebilir. Bir başka örnek; Bölge’de, BDP’ye oy vermek gururla açıklanabilen bir durumken, Ofis Kürtleri için bunu söylemeyi düşünmek bile çok uzak bir ihtimal. Her ne kadar fiziksel olarak Bölge’deki kavimdaşları kadar belirgin bir tehdide maruz kalmasalar da asimilasyona ve manevi linç tehdidine daha ağır bir şekilde maruz kalıyorlar.

Şu anda çalışma yaşamında belirli pozisyonlara gelmiş bu kuşağın aynı zamanda Anadolu’dan Görünüm kuşağı olduğunu bilirsek bu tür gizli korku ve nefretlerin sebebini anlamak daha kolay olur diye düşünüyorum.

1 yorum:

Cinorek dedi ki...

"Biz de o 'de' içinde olurmuyuz?" deyu sırada bekleyen bir yığın Kürt var.