Herhangi bir devlet dairesine, herhangi bir zamanda, herhangi bir işim düştüğünde, çalışanlar hakkındaki düşüncelerim 180 derece değişiyor. Dışarıda “kamu emekçisi” diye tanımladığım insanlar, içeride bir anda gözüme “devlet memuru” olarak görünmeye başlıyorlar.
İçeride dedim çünkü herhangi bir devlet dairesine, herhangi bir zamanda, herhangi bir işim düştüğünde, aynı zamanda kendimi gerçekten içeri düşmüşüm gibi de hissediyorum. Telefon santralinin “Dâhili numarayı biliyorsanız, tuşlayınız. Bilmiyorsanız operatöre bağlanmak için bekleyiniz” uyarısını müteakiben bitmek bilmeyen döngü başlıyor. Operatör kamu emekçisi arkadaşa (bu aşamada hâlâ kamu emekçisi konumundalar zira henüz sinirler o kadar yıpranmamış oluyor) derdimi kısaca anlattıktan sonra ilk salvo geliyor: Şu kişiyi aramanız lazım, dâhilîsi şu… Normalde bu aşamadaki beklenti nedir? Operatör arkadaşın sizi o dâhili numaraya aktarması, değil mi? Gelin görün ki olan bunun tam tersi. Telefon suratınıza kapanıyor.
Döngünün başa döndüğü ilk an bu an işte. Bu an, aynı zamanda “kamu emekçisi” tanımlamasındaki “emekçi” sözcüğünün içerdiği sempatik anlamın aşınmaya başladığı an da oluyor. Tekrar arandığında en azından tekrar operatöre bağlanmak zorunda kalınmayacağını bilmenin verdiği rahatlık, dâhili numaranın ısrarla yanıt vermemesiyle yerini huzursuzluğa bırakıyor. Bu aşamada hâlâ iyimserlik korunduğu için belki yerinde değildir, belki sigara içmeye çıkmıştır, belki hava alması gerekmiştir diye kendi kendinizi teskin etmeye devam edebilirsiniz. Ve fakat bu iyimserlik, teskin zamanını takiben yapılan yaklaşık 5-6 arama sonrasında yavaş yavaş sinire kesmeye dönmeye başlıyor.Açılmayan telefon yüzünden , huzursuzluk bir önceki aşamada yaşandığı için iyimserlikten sinire dikey geçiş yapabilirsiniz.
Döngünün başa döndüğü ikinci an da bu oluyor. Tekrar operatöre bağlanarak (ki bu esnada “operatör arkadaş” tanımından “arkadaş”ı çoktan atmış oluyorsunuz) ikinci bir dâhili numara istemenin ıstırabı başlıyor. İhtimaller çok: Yeni bir numara verebilir, bekle açar diyebilir, başka numara yok diyebilir veya homurdanabilir. En kötüsü de bu homurdanma sayılabilir çünkü anlamayacağınız için muhtemelen tekrar ettireceksiniz ve bu durumda operatörden işe yarar bir yanıt alma olanağınız hayli azalmış olacak.
Diyelim ki numara bir şekilde alındı, şanslı olanlar diğer numarayı aramak için artık telefonu kapatabilirler. Bu arada operatörün aktarmayacağını öğrenmemiş olamazsınız. Aramış olduğunuz ikinci numaranın açıldığını varsayarak devam ediyorum. En azından bende böyle oldu. Telefonu açan kamu çalışanıyla iletişiminiz çok büyük ihtimal aslında ilk aldığınız numarayı aramanız gerektiğinin açıklanmasıyla sürecek ama bu serzeniş bittikten sonra derdinizi tam olarak açıklama olanağına kavuşabilirsiniz. En azından bu da bende böyle oldu. Hatta muhtemelen o esnada o masanın önündeki sandalyede elinde çayı (opsiyonel olarak kahve de olabilir) ile ikamet etmekte olan ilk aradığınız numaranın sahibi memur da orada olabilir (İşte bu an, bir kamu emekçisinin tam olarak bir memur olarak görünmeye başladığı an oluyor). Yani, kaderin cilvesi bir anda sizi aradığınız kişiyle muhatap kılabilir.
Şimdi biraz sakinleşip dert anlatma zamanı. Henüz sesiniz sinirden titremiyorsa sinirli olduğunuzu hissettirmemeniz hayırlı olacaktır. Neticede karşınızdaki memura işiniz düşmüş durumda. İşinizin uzayıp uzamayacağı tamamen göstereceğin iz performansa bağlı. Aslında uzayacağı kesin de ne kadar uzayıp uzamayacağı diyelim ona. Sakin davranmayı başarırsanız, sizinle aynı sakinlikte olmasa da ne tür işlemler yapacağınızı öğrenebilirsiniz.
İlk gün böyle atlatılsa da daha bunun devamı var tabi. Bakalım kamu emekçisinin, devlet memuruna dönüşmesi süreci nasıl sonuçlanacak.
to be continued…
1 yorum:
alanlardaki kamu emekçisi, "devlet dairesinde" hakketlibir devlet memuru.. Çok güzel anlatmışsın. aynen durum bu.
Yorum Gönder