Eğer birisi SYRIZA'nın zaferinin gölgesinden çıkıp seçimlerin ikinci galibini araştıracak olursa karşılaşacağı seçenek açıkça Altın Şafak olacaktır. Nazi örgütü belki Mayıs ayındaki seçimlerde olduğu kadar iyi bir performans (%9.38) gösteremedi ama aslında Mayıs ve Haziran 2012`deki seçimlerde (6.97 ve 6.92) aldığı sonuca neredeyse eşit bir oy alması partinin yükselişinin sadece saman alevi gibi bir parlayış olmadığı değerlendirmesini teyit ediyor.
Elbette Altın Şafak'ın Avrupa seçimlerindeki performansı, önde gelen üyelerinin bir suç örgütüne katılmakla yargılanıyor olmalarının seçmen kitlesini pek etkilemediğini zaten göstermişti. Eylül 2013'ten bu yana sokak saldırılarının bitmesi ve Irkçı Şiddet Olaylarını Takip Etme Ağı'nın kayıt altına aldığı gece saldırıları ve ırkçılık suçlarının ciddi bir şekilde düşmesine rağmen Altın Şafak'ın politik etkisi geçtiğimiz üç yıl içinde azalmadı.
Bunun nedeni, savcılar ve hukuk sistemi 2013'ten bu yana neo Nazi suçlarla mücadele için ilk çalışmalara başlamışken "anayasaya bağlı" diye adlandırılan siyasi partilerin Altın Şafak'la herhangi bir mücadeleye girmemiş olmalarıdır. Bunun yerine seçim öncesi dönem boyunca Altın Şafak'ın suç ağları politik tartışmalardan tamamen kayboldu, kimse demokrasinin dokusundaki bu yırtığın varlığını kabul etmedi. İnsanlar, kemer sıkma politikalarının ortadan kaldırılmasıyla birlikte mucizevi bir şekilde faşizm ve ırkçılığın kendiliğinden yok olacağını varsaydılar.
Nazi eylemlerinin, sol da dahil olmak üzere, görmezden gelinmesi örgütün baskıya uğrama korkularını yatıştıran zımni bir hoşgörü mesajı oldu ve taraftarları arasında belki de devletin hukuk sisteminin suç eylemlerini "unutabileceği" ihtimalini güçlendirerek gelecekteki başarıları için umutlarını canlandırdı.
Merkez soldaki Potami ve PASOK partileri, üçüncülüğü Altın Şafak'tan alabiliriz iddialarını kampanyalarının merkezine oturtarak bu dinamiğe katkıda bulundular. Tekrar eden bu iddiayla partiyi tartışmanın merkezine sıkıca yerleştirerek Yunan politika tarihinin bir sonraki sayfasında yer almasına gayri ihtiyari yardım etmiş oldular ve aynı zamanda dolaylı olarak Altın Şafak"ın kendisini Yunan politikasının egemen kutuplaşmalarını rehabilite edecek bir alternatif olarak sunduğu "üçüncü sıra" tuzağına düştüler.
Ama Altın Şafak seçmenlerine en son cesaret gazını verenler esas yönetici parti olan Yeni Demokrasi'nin, Syggrou'daki karargahında bulunan Başbakan'ın kendisi ve aşırı sağcı ortağı Makid Voridis ve Adonis Georgiades'di. İç savaş sloganlarına atıfları ve "Marksistler, "komünistler" ve hatta "çetelere" saldırılarıyla Yeni Demokrasi'nin cephanesi, Nazi örgütünün en güçlü müttefikiydi. Uzun zamandır politika bilimi alanında yapılan araştırmalar, Avrupalı muhafazakar partiler nerede seçimlerden önce aşırı sağ söylemin ve politikanın unsurlarını almışsa sonuçta orada aşırı sağ partilerin güçlendiğini gösterdi.
Golden Dawn made sure to put Nea Dimokratia’s election gift to good use, claiming for itself the role of the “true Right,” the only force capable of asserting itself as an heir to the Civil War nationalist tradition. Their leader Nikos Mihaloliakos proclaimed on January 5th this year in a message from jail: “only a powerful Golden Dawn can stop SYRIZA,” because only it “can fight the Marxist antinationalism of SYRIZA, not the liberal traitors of the centre-right.” Last Friday, Golden Dawn’s Elias Panagiotaros, not jailed but under judicial investigation, returned to the same argument: “Only Golden Dawn can save the country from the communists of SYRIZA.” And addressing the followers of the “patriotic right, the popular right, the E.R.E.,” the “traditional voters of N.D.,” he asked them not to give their vote to “these clowns of the dead-right.” His claim was that “the only ones who can truly stop the “communists” are us, of the Golden Dawn.”
Altın Şafak, Yeni Demokrasi'nin seçim hediyesini iyi kullandı ve kendisini İç Savaşın milliyetçi geleneğinin mirasçısı olmaya ehil tek güç gibi göstererek kendisine "gerçek Sağ" rolünü biçti. Liderleri Nikos Mihaloliakos, 5 Ocak'ta cezaevinden gönderdiği mesajında: "sadece güçlü bir Altın Şafak SYRIZA'yı durdurabilir çünkü SYRIZA'nın marksist ulus karşıtlığıyla merkez sağın liberal hainleri değil, biz savaşabiliriz" dedi. Geçen Cuma, hapiste olmayan ama adli soruşturma altındaki Altın Şafak'lı Elias Panagiotaros, aynı argümanı kullanarak "Sadece Altın Şafak, ülkeyi SYRIZA'lı komünistlerden kurtarabilir" dedi. Ve "vatansever sağ, halkçı sağ, E.R.E'nin" takipçilerine, "ND'nin geleneksel seçmenlerine" seslenerek oylarını "ölü sağın bu palyaçolarına" vermemelerini istedi. İddiası şuydu: "Komünistleri gerçekten durdurabilecek tek güç Altın Şafak'tır"
Yeni Demokrasi'nin seçim başarısızlığını takiben kaçınılmaz olarak iç ayrışmalara düşmesiyle birlikte önde gelen üyelerinin yargılanması yaklaşan Altın Şafak, kendileri ve eski Başbakan Antonis Samaras'ın çevresindeki bir grup aşırı sağcıyla aralarındaki ağza alınmayan bağları canlandırmaya çalışacak ama bu defa aşırı sağdaki egemenliği kendisi sahiplenecek. Bu hem eski Başbakan hem de tüm politik sistem için bir diğer başa çıkışması gereken durum olacak.
Dimitris Psarras, araştırmacı gazete ve "Altın Şafak'ın Kara Kitabı"nın yazarı
Analyze Greece
Çeviri: Kontra Salvo
0 yorum:
Yorum Gönder