9 Mayıs 2011 Pazartesi

İtalik CHP...

CHP'nin merkez sağ seçmene açılım adı altında hemen her seçimde vakt-i zamanında merkez sağ diye tabir edilen ancak şimdi partiler çöplüğünde yerini almış olan DYP ve ANAP'lı siyasetçileri milletvekili adayı olarak gösterme ve seçtirme hikâyesi bu seçimde de Aydın Ayaydın, Turhan Tayan, Mehmet Haberal ve Sinan Aygün'le devam ediyor. Hoş, bu son ikisini merkez sağdan çok aşırı sağda da sayabiliriz ama nihayetinde bu ülkede -en azından siyasetçiler arasında- sağ ve aşırı sağ arasındaki çizgi öyle pek de belirgin değil.

CHP'nin demokrat ve özgürlükçü olmaya çalışarak tabanını genişletmeyi tercih etmek yerine vitrine yönelik bir takım isimlerle oy toplamaya çalışmak adına yukarıda bahsettiğim gibi tuhaf isimlere yönelmesi, Deniz Gezmişlerin mezarı başında yapılan anmaya Sinan Aygün afişlerinin asılı olduğu araçlarla katılan "tek yol devrim" sloganları atan CHP'li gençler ve Deniz Gezmişlerin idamını onaylamak için şevkle el kaldıran Süleyman Demirel'in önerdiği isimleri aday göstermek gibi bir takım aymazlıklara yol açıyor. Bütün bunlar olurken sağda solda Kemal Kılıçdaroğlu'nun Che bereli, Deniz Gezmiş parkalı resimleri görünür kılınıyor.

Seçmen profilini daha çok geçmiş yıllarda ANAP'a oy veren kentli, orta ve orta üst sınıfın oluşturduğu bir CHP'nin hangi akla hizmet sol parti sayıldığını mantıklı bir şekilde açıklayan biri çıkmadı henüz. Kimileri referandumda "hayır" diyen çoğunluğunu bu kentli katmanın oluşturduğu kitleyi "sol" olarak tarif etmeye çalıştı ama buna kendilerinden başka inanan olmadı sanıyorum.

CHP’nin seçimlere yönelik televizyonlarda yayınlanan reklamlarını izleyenler, cumhuriyetin kuruluşunda söylenen “sınfsız, imtiyazsız, kaynamış bir toplum” hevesinin tam gaz devam ettiğini göreceklerdir. Sınıfsız, imtiyazsız derken kastedilenin elbette eşitlik ve özgürlüğün yaşandığı bir toplum değil, herkesin, varlığını devlette cisimleşmiş Türk varlığına armağan ederek eşitlendiği bir toplum olduğunu çok açık. Ne diyor bu reklamlarda CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu: “Ben sağcı solcu, zengin fakir, doğulu batılı, kadın erkek diye ayırmam.” Yani emek, kimlik ve cinsiyet alanlarında ezenlerle ezilenleri bir tutarım demeye getiriyor. Peki, safını her alanda ezilenlerden yana belirlemeyen birisi ne hakla solcu olarak kabul edilip, piyasaya sürülüyor? (Evet, piyasaya sürülüyor. Siyasetin, devletin sağladığı milyon TL’lik bütçelerle ve televizyon reklamlarıyla yapıldığı koşullar, piyasa koşullarıdır.)

Piyasada bu solculuk satışının iki türlü alıcısı var. Birincisi hayatında sol diye bildiği tek şey CHP olan insanlar, ikincisi de sol diye bilinen tek şeyin CHP olmasında çıkarı olanlar. Aslında bu ikinci gruba girenler hem satıcı hem de alıcı pozisyonundalar. İkincileri de kendi içinde ikiye ayırmak mümkün. Satıcı pozisyonundakilerin en büyük beklentisi var olan statükonun sürdürülebilmesi. Statükoyu esas olarak bozacak olan gerçek, yani özgürlükçü sol olduğu için CHP’nin sol olarak bilinmeye devam etmesini tercih ediyorlar. Alıcı pozisyondakiler de CHP’nin toplum nezdinde sol olarak bilinmesi sayesinde kendi tekkelerinde elde tuttukları iktidarı sarsacak bir kitlesel hareketin çıkmamasının keyfini sürüyorlar. Gelişmeye çalışan her kitlesel muhalif hareket bir şekilde müesses nizamın temsilcisi CHP süngerine doğru yönlendirilerek enerjisinin emilmesi sağlanıyor. Sonuç, sol parti olarak bilinen CHP ve 1 Mayıs meydanındaki kürsüden sayılan yüzlerce irili ufaklı sol örgüt (İrili ufaklı derken sol içinde irili ufaklı demek istiyorum. Yoksa toplum nezdinde hepsi ufaklı satatüsünde).

Birinci gruptaki sol diye bildiği tek şey CHP olan insanlar için yapılacak şey gerçek, yani özgürlükçü bir solun ortaya çıkarılması. Bu gerçekleşmedikçe toplumdaki bu “sol” diye yerleşen algı değişmeyecek. Ancak bunu yaparken söylemede yenileşme emareleri gösterse bile eylemede hâlâ geçmişin gölgesinden çıkamayanlarla gidilecek yolun bir süre sonra hayli bozuk bir satıh haline dönüştüğüne/dönüşeceğine dikkat etmeli. Neticede yeni şeyler söylemek kolay ama yeni şeyler yapmak zor. Eski olandan özgürleşmek her şeyden önce solun kendisine lazım…

0 yorum: