24 Mayıs 2011 Salı

Derin Liberallerin AKP Hayranlığı...

Malum, son zamanlarda her şeyin bir görünür hali gibi bir de derin hali var: Derin devlet, derin PKK, derin polis, derin AKP, derin sol… Bir tek bahsedilmeyen derin liberaller kaldı.

Bu derin liberaller, derinde olmalarına rağmen sahip oldukları imkânlar ve ileri periskop teknolojileri sayesinde hemen her an ve alanda her şeyi takip edip duruma göre kendilerini görünür kılabiliyorlar. Gazete köşelerinden, televizyon ekranlarından, kitapçı raflarından ve elbette sosyal ağların gözeneklerinden sızıyorlar. En ufak bir boşluğu bile değerlendirmeden geçmiyorlar. Bir tek radyoda olduklarından şüpheliyim. Bunun da iki sebebi olabilir ya ben çok fazla radyo dinlemediğim için bilmiyorum ya da onlar radyonun fazla demode bir iletişim aracı olduğunu düşündüklerinden dolayı ihmal ediyorlar.

Ayrıca fazla derinde olmalarından mütevellit kapıldıkları derinlik sarhoşluğu hali yüzünden hâsıl olan zihin bulanıklığı nedeniyle, memleket sathı mahallinde gerçekleşen ve kamuoyunda ses getiren her türlü olumsuz olayın bir şekilde AKP’yi (En sinir oldukları şey de kendini AK Parti olarak tanımlayan Adalet ve Kalkınma Partisi’ne AKP denmesi. Liberaller tarafından yeterince sevilmeyen biriyseniz sizi Ergenekon saflarına itecek bir delil olarak kullanılabilir.) sallamak, sarsmak, güçsüzleştirmek ve iktidardan düşürmek amacıyla planlandığını düşünür durumdalar. Arada sırada kaçırdıkları gündemlerde olmuyor değil, haklarını yemeyelim. Örneğin Bursaspor-Beşiktaş maçının iptal edilmesine varacak kadar şiddetli yaşanan olayları AKP’ye, en azından Bursa’dan milletvekili adayı gösterilen ve aday gösterilir gösterilmez en kahraman Bursaspor taraftarı kesilen AKP’nin iyi polisi Bülent Arınç’a bağlamayı ıskaladılar. 9 yıllık iktidarın getirdiği yorgunluktan olsa gerek…

Üstelik AKP’nin ülkeyi demokratikleştireceğine o kadar inanmışlar ki aksi yönde ifade edilen en ufak bir düşünce kırıntısına bile tahammülleri yok. Özellikle niyet ve satır arası okuma özellikleri fazlasıyla gelişkin olduğundan, beyninizin kıvrımlarında birikmiş ama siz farkında olmadan kullandığınız sözcüklerle kendini belli eden “statükocu” kimliğinizi kısa zamanda deşifre edebilme imkânına sahipler. Onlara göre Adalet ve Kalkınma Partisi seksen küsur yıllık cumhuriyet tarihinde bu ülkenin başına gelen en güzel iktidar ve AKP’nin herhangi bir icraatına olumsuz yaklaşan herkes bu statükodan nemalanmakta. Oysa AKP öyle mi? Değil, çünkü AKP’nin yöneticileri, üyeleri ve seçmenleri bu ülkeden hatta bu gezegenden değil. Onlar, bambaşka bir gezegenden bizleri kurtarmak üzere gelmiş yüce gönüllü canlılar topluluğu adeta.

Derin liberaller arasında güvercin ve şahin kanatlar gibi ayrılmış kesimler yok ama elbette her insanın kendine has olan bir takım özellikleri nedeniyle kendi içlerinde bazı farklılıklar da yok değil. Örneğin kimi söylem açısından hayli pervasız olurken kimi romantik olabiliyor. Ayrıca bulundukları mecralara göre pervasızlaşma oranları da değişebiliyor. Gazete köşelerinde daha sakin bir söyleme sahipken sosyal ağlarda hayli yırtıcı olabiliyorlar. Derin liberallerin fikri uçukluklarının söylemlerine aslında nasıl yansıdığını takip etmek için sosyal ağlar çok faydalı yerler.

İktidarda olmanın getirdiği bir kibirle sadece kendi söylediklerinin en doğru olduğunu iddia etmelerini “iktidar kirletir” olgusunu kabul ediyorsak normal karşılamak gerekebilir belki ama bu davranıştan sonra kalkıp da “en süper demokratların birincisi” olduklarını iddia etmeleri kara komedi gibi bir şey oluyor. Kara komedi de gerçekten iyi yapılmazsa Cüneyt Arkın’ın “Dünyayı Kurtaran Adam” filmi gibi bir tuhaflık toplamı haline geliyor.

Derin olan her şeyin beslendiği gibi derin liberaller de sağlıksız bir kaynaktan besleniyor. Ve sağlıksız beslenen bünyeler hastalıklar karşısında dayanıksız olurlar. Tıpkı iktidarda olmanın kibrine yenik düşen derin liberaller gibi…

0 yorum: