AB üyesi devletler, Türkiye'deki Kürt sorununun tırmanışı konusunda haftalardır sessiz kalmaya devam ediyor.
Türkiye'nin güneydoğusundaki Kürt sorunu tırmanıyor ve bir kere daha Türk güvenlik güçleri düzen ve güvenlik kaynağı olmak yerine sorunun bir parçası olduğunu ispatlıyor. Dün HDP'nin de düzenleyicileri arasında olduğu Sur ve Diyarbakır'daki gösterilerde yedi kişi öldürüldü. Sadece Kürt sorununun çözümü için yapılan barışçıl gösterilere karşı harekete geçme stratejisini sert bir şekilde kınıyoruz. Türk hükumetine PKK'ye karşı yürüttüğü iç savaşa son vermeye çağırıyoruz.
Martina Michels (Almanya Sol Parti MEP): "AB üyesi devletler sorumluluklarını kabul etmeli ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı barış sürecine dönmeye zorlamalı. Bu aynı zamanda barışçıl muhalefetin artık kriminalize edilmemesini, dürüst ve eleştirel haberciliğin yeniden sağlanması ve PKK içindeki savaşçı güçlere uzlaşma sunulmasını da içeriyor. Sonuç olarak PKK, Türkiye'nin dışarısında İslam Devleti (IŞİD) denen örgütle savaşta çok önemli bir oynuyor.
Marie-Christine Vergiat (Fransa Sol Cephe MEP): Diyarbakır'daki durum ülkenin bu parçasındaki sistematik baskının simgesidir. Türkiye'nin 17 kentinde 1.3 milyon insanın etkilendiği 50'den fazla sokağa çıkma yasağı uygulandı. AB ve üye devletler, bunu ve 2015 Türkiye raporunu dikkate almak yerine Sayın Erdoğan'a kırmızı halı serdiler. Çatışmanın tam ölçekli bir iç savaşa dönüşmemesi ve tüm Türkiye'nin arayışında olduğu sahici barış sürecine götürecek bir diyaloğun kurulması için paradigmayı değiştirmenin tam zamanı.
Josu Juaristi Abaunz (EH Bildu MEP): Sorun sadece AB üyesi devletlerin Türk güvenlik güçlerinin Kürt halkı üzerinde uyguladığı acımasız baskıya karşı sessiz kalmaları değil; Erdoğan'la imzaladıkları anlaşmalar ve ona verdikleri tam destekle AB, Kürt halkının ölümünü meşrulaştırıyor. Ankara'nın göçmen konusunu AB üzerinde bir baskı unsuru olarak kullandığı gerçeğiyle birlikte bütün bunlar AB tarafından dikkate alınmalı.
Takis Hagjigeorgiou (AKEL MEP): Türkiye'deki çatışmanın tırmanışı Kürt sorununa acil çözüm bulunmasının gerekliliğini bir kere daha gösteriyor ve biz bu yönde elimizden geleni yapmalıyız. Ülkenin dönüşümünü ve demokratikleşmesini sağlayacak bir yol olarak Türkiye'nin AB'ye katılım sürecini sıkı bir şekilde desteklemeye devam ediyoruz. Bu demokratikleşme süreci Türkiye halkının ve bölge halklarının sorunları çözme yolunda işe yaramalı. Bütün bunların ışığında, Konsey'in 17. başlığını müzakerelere açmasını ülkenin katılım süreci için bir yeniden başlangıç olarak görüyoruz ve Türkiye'ye müzakerelerin gerektirdiği tüm yükümlülüklere, Kıbrıs sorununun çözümündeki yükümlülükleri de dahil olmak üzere, saygı duymaya, yerine getirmeye ve karşılamaya davet ediyoruz. Bu yükümlülükler karşılanmaması durumunda Kıbrıs yeni başlıkların açılmasını kabul etmeyecektir.
15.12.2015
GUE/NGL
Çeviri: Kontra Salvo
0 yorum:
Yorum Gönder