Bu seçimden önce HDP üzerinde kurulan baskı, herhalde başka hiçbir partinin üzerinde kurulmamıştır. Yıllarca alternatif yok diye hepimizin sızlandığı bir politik ortamda, alternatif olması muhtemel tek oluşumu da elbirliğiyle boğmayı başardık başaracağız.
HDP için önce, barış veya çözüm süreci -artık hangisini tercih ediyorsanız- yüzünden AKP'ye yeterince ve sert muhalafet etmiyor, sonra da bu baskıcı, otoriter, hırsız, yüzsüz iktidar karşısında neden CHP'yle işbirliği yapmıyor dendi. Bu seçimlerde AKP'nin kaybetmesi, özellikle de İstanbul'u kaybetmesi lazım ki gününü görsün, yoksa hepimiz günümüzü göreceğiz, mutlaka HDP'nin CHP'yle işbirliği yapması lazım mealinde pek çok söz sarf edildi. Bütün bu sözlerin özeti aslında şu anlama geliyor: HDP, AKP'ye karşı olan oyları bölmesin (Sanki salt AKP karşıtlığı birleştirici bir ölçütmüş gibi)
HDP ise ilkeler çerçevesinde genel bir politika olmamakla birlikte yerellerde, o yerelin durumuna göre işbirliklerine açık olduğunu çeşitli defalar çeşitli yetkililerinin ağzından ifade etti. Bir atasözüyle tarif etmek gerekirse niyetinin bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek olduğunu anlatmaya çalıştı. Fakat bu, CHP'ye oy vereceğini söyleyen bazı sol/demokrat çevreler ve bireyleri kesmedi. HDP'nin neden CHP'yle işbirliği yapmadığı, neden AKP'ye değil de komuşmalarında ve açıklamalarında genelde CHP'ye özelde CHP'nin İstanbul adayı Mustafa Sarıgül'e "vurduğu" yönünde eleştirilerin dozu artmaya devam etti. Hatta iş, HDP'nin İstanbul adayı Sırrı Süreyya Önder'in konuşmalarında kaç dakika CHP'yi, kaç dakika AKP'yi eleştirdiği, konuşmalarında kaç defa CHP, kaç defa AKP dediğinin hesabına kadar uzadı (Bu hesaplamaların, hiç de hesaplayanların beklediği gibi çıkmadığını belirteyim)
Tabii bütün bu eleştiriler bir şekilde dönüp dolaşıp barış/çözüm sürecinde AKP'ye verilen taviz olarak etiketlendi: Süreç yüzünden sert muhalefet etmiyor, süreç yüzünden sokak eylemlerine düşük katılım gösteriyor, süreç yüzünden CHP'ye vuruyor vb.
İlkeli ve saydam bir ittifaka kapalı olmadığını belirten HDP ise, kamuoyunu meşgul eden CHP'yle olası bir seçim işbirliğine dair, 7 Ocak 2014 günü CHP'yi Genel Başkan seviyesinde ziyaret etti. HDP'nin yaptığı ve CHP'nin itiraz etmediği açıklamaya göre CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu görüşmede "Hiçbir parti, bu arada HDP ile de yerel seçimlerde açık bir ittifakı düşünmediklerini, böyle bir ittifakın zarar getireceğini düşündüklerini" ifade etti. Aslında CHP'nin mutlaka kazanmak istediği İstanbul ve Ankara'da adaylarının profiline bakılacak olsaydı tercihini ne yönde yaptığını anlamak zaten mümkündü. Hatta kazanmaya oynayan CHP'nin kendisi için en doğru tercihleri yaptığını söylemek gerekir. Bütün bunların üzerine HDP, kendi adaylarını tespit edip duyurarak seçim çalışmalarına başladı.
Bütün bu hikayede eksik olan şeyi fark ettiniz mi bilmiyorum. Sürekli olarak CHP'yle işbirliği yapması için HDP üzerinde basınç oluşturulmasına rağmen, CHP'ye yönelik böylesi bir kampanya olmadı. Dönüp de CHP'ye, Gezi direnişini, direnişin yeni siyaset talebini, bir işbirliği yapılacaksa sol, demokrat, özgürlükçü kesimlerle yapması gerektiği yönünde bir baskı kurulmadı. CHP neredeyse bütün bu baskı ve gerginlikten uzak bir şekilde adaylarını belirledi, çalışmalarına başladı, devam ediyor. Bu arada sanki CHP, kapısını açmış bekliyor da HDP adım atmakta ayak diriyormuş gibi gösterildi. Hak yememek lazım, bu konuda başarılı da olundu. Burada HDP'nin de hafifsenmeyecek eksikliklerinin de olduğunu vurgulamak lazım.
Ez cümle, beklenen ve istenen işbirliği olmadı. Şimdi seçim zamanı yaklaştıkça siyasi ortam daha da gerilecek, küçümsemeler, ithamlar, suçlamalar artıyor, daha da artacak. Bunların pek azı politik muhteva içeriyor. Büyük kısmı istenilen olmadığı için öfkeyle söylenen, politik anlamı olmayan sözler. Böyle pek çok insanın seçimlerden sonra "Ben demiştim" demeye hazırlandığını tahmin etmek güç değil.
Bu saatten sonra seçim bitene dek herkesin kendi doğru bildiği yolda ilerlerme, ilerlerken de öfkeyle, kırgınlıkla acı sözler etmemesi en doğru şey olacaktır. Neticede bu yerel seçim, görüp görmeyeceğimiz tek seçim değil. Kürt sorununun çözümünden yolsuzluklara, felaket bir dış politikadan devasa ekonomik sorunlara mücadele edilmesi gereken pek çok konu var. Sağdan da saysak soldan da saysak sayımız ve etkimiz belli. Birbirimizin yüzüne bakamayacak hale gelmeden seçimi atlatmak da başarı hanemize yazılacak.
Hamiş: HDP'nin yeterince sosyalist olup olmadığını 70 model argümanlarla değerlendiren çevrelerin görüşleri başka bir yazıda itinayla üzerinde durulmakta üzere rafa kaldırılmıştır.
0 yorum:
Yorum Gönder