Panagis Galiatsatos ve Petros Papaconstantinou
Christos Carras'ın güvercinleri resmettiği tablosunun altında oturan ve 6 Mayıs seçimlerini takiben birdenbire kendini başbakanlık koltuğunun ciddi bir adayı olarak bulan 38 yaşındaki politikacı, sözcüklerini dikkatlice seçiyor ve 17 Haziran'da yapılacak yeni genel seçimler için iyimserliğini ayarlıyor.
“Bize oy veren herkesin ideolojik olarak solda yer aldığı yanılsamasında değiliz” diyor. “Bir yere kadar, başarımız karşıtlarımızın yaptığı yanlışlara da dayanıyor: Onlar, kargaşaya yol açan memorandumu açıkça desteklediler ve sonrasında hükumet kurabildikleri zaman da sorumluluğu üstümüze yıkabilmeyi umarak ülkeyi yeni seçimlere götürdüler. Ve şimdi Yunanistan'ı içinde bulunduğu korkunç duruma düşüren aynı tükenmiş insanların en modası geçmiş araçlarıyla karşılanıyoruz.”
Bilgisayarında, Yunanistan Ulusal Bankası'nın iç karartıcı değerlendirmelerini gösteren gazete başlıklarını ve yabancı yetkililerin Yunanistan'ın avrobölgesinden çıkarılabileceği uyarılarını okuyor.
Tsipras “Avronun geleceğine dair tehdit ne Yunanistan'dan ve ne de SYRIZA'dan geliyor” diyor. “İspanya'da olanlara bir bakın, İtalya'nın endişelerine bakın, avrobölgesinde kemer sıkma politikalarının açmazından çıkmamızı sağlayacak büyük değişiklikler yapılmadan, şu andaki haliyle yaşayamayacağına dair inanış artarak yayılıyor. Sorun Yunanistan'la sınırlı değil, Avrupa'yı da kapsıyor ve tam bu yüzden çözüm de Avrupa çapında olmalı. Bizim mesajımız bu”
6 Mayıs seçimlerinden sonra Yeni Demokrasi (ND), tüm merkez sağa seslenirken, SYRIZA benzer bir seslenişi yapmış gibi görünmüyor. Nasıl hükumet kuracaksınız?
ND, memoranduma dair geriye dönüşünü tamamladı. Memorandum yanlısı veya karşıtı bir bakış seçeneklerinden, kendi halkı onaylamamasına rağmen memorandum yanlısı bakışı tercih etti. Memorandum yanlısı Halkçı Ortodoks Hareketi'nin (LAOS) ND'ye teklifi, bilinen bazı kişilerin politik olarak kurtulma çabaları biçiminde yorumlandı. Sayın Bakoyanis ve Sayın Samaras birbirlerine sert çıkışlarda bulunmuşlardı ama iş memorandum ve kişisel ikballerine gelince bunların hiçbir önemi kalmadı. Bizse toplumun geniş kesimlerine ulaşmakla kalmadık, aynı zamanda bu tür açık edilmemiş işbirliklerini de ifşa ettik.
18 Haziran'da hangi parti çıkarsa çıksın, çöküşün eşiğindeki bir ekonomiyi yönetmek zorunda kalacak. Genel Muhasebe Bürosu'nun raporundan sonra devlet kasasındaki devasa açıklarını biliyorsunuz. Neden Yunan halkı böyle kritik bir sorunun yönetimi için tecrübesiz bir SYRIZA hükumetine güvensin?
Soruyu kolayca tersine çevirebiliriz: Kamu maliyesini, onu bu duruma getirenlere nasıl yeniden emanet edebiliriz? Ama bu soru, çok kolay bir şekilde önceki seçimlerin sonucunda iki partili rejimin çöküşüyle birlikte çoktan yanıtlanmıştı. Açık ki daha atılması gerek büyük adımlar var. Bizler, krizin fasit dairesini kırmak için gerçekçi ve kararlı adımlar atmalıyız. Toplumu biraz rahatlatmak ve alternatif bir bakış açısı sunmak için ekonomiyi yeniden yüklememiz gerekiyor. Bu da ilk ve en önce olarak memorandumun politikaları ve (Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve Uluslararası Para Fonu ile yapılan) ikraz anlaşmalarının bir yana bırakılması anlamına geliyor.
Hükumet oluşturmanız halinde büyük bakanlıkları kimin yöneteceğine karar verdiniz mi? Mesela maliye bakanı kim olacak?
Bu konulara girilecek zaman değil. Önemli olan, 17 Haziran Pazar günü, ülkeyi memorandumdan kurtaracak ve Yunanistan'ın borcunu yeniden müzakere edecek bir hükumetin kurulabilmesi için doğru dengelerin ortaya çıkması. Geri kalanı, ortak duyarlılığa saygı ve çoğunluğun kararıyla zamanla yerli yerine oturur.
KKE ve PASOK
Yunan Komünist Partisi (KKE) kati bir şekilde SYRIZA'nın önderliğindeki sol bir hükumete katılmayı reddetti. Gerekirse hükumet kurmak için PASOK'la bir işbirliğini veya onlardan gelecek bir güvenoyunu kabul eder misiniz?
Partilerin seçimlerden sonra ne yapacağı her zaman kampanya stratejisinde açıkça belirtilmez. Biz, KKE'nin hata yaptığına inanıyoruz. Ve Yunan halkı da (PASOK lideri) Venizelos'un üst düzey parti kadrolarının da bildiği gibi bakanlık elde etmek için tek seçeneklerinin Sayın Samaras'ın kazanması olduğunu biliyor. Biz, birilerinin çöken politik kariyerlerini kurtaracak değiliz. Biz, halkla birlikte ülkeyi kurtarmak istiyoruz.
Kamuoyu araştırmaları, yurttaşların çoğunun memorandumun şartlarının tek taraflı olarak iptal edilmesinin çok riskli olduğunu düşünerek, yeniden görüşülmesi veya iyileştirilmesinden yana olduğunu gösteriyor. Siz, memorandumun tüm kapsamının gözden geçirilmesini istediğini söylediniz ama aynı zamanda her bir maddesini iptal edeceğinizi de söylediniz. Hangisi doğru?
(Avrupa Komisyonu ve AMB'ye) Mektubum açıktı. Avrupa liderliğine memorandumun çöktüğünü söyledik. Rekabet gücünü arttıracak maddeler de olduğu gibi -olmayan fonlara ihtiyaç duyan- sözde mali düzen getiren maddeler bağlamında da ölü bir anlaşma. Memorandum stratejisi, durgunluğun sürmesine ve sosyal yapının aşınmasına yol açıyor. Memorandum yolunun bitiminde avronun nihai sonu yatıyor. Ama eğer Yunanistan memorandumu bir yana attığı halde Avrupa aynı yolu takip etmeye devam ederse sorunlar da devam edecek.
Ama aynı zamanda kelime oyunlarının ve konunun esasının politik bakımdan sistematik bir şekilde görmezden gelindiğinin de farkındayım.6 Mayıs seçimlerinden sonra hükumet kurma görevini alıp diğerleriyle görüştüğümüzde taahhüt vermeyi reddettiler. Biz, demokratik olarak seçilmiş Yunan parlamentosunun yasa yapmaya ve iptal etmeye hakkı olduğunu söylüyoruz. Ve bu hak hiçbir anlaşmayla geçersiz kılınamaz.
17 Kasım ve Göç
Sayın Bakoyannis, Synaspismos (SYRIZA koalisyonundaki en büyük grup) yetkililerinin bir kaç yıl önce 17 Kasım terör örgütünün duruşmasına katıldıklarını söyledi. Üst düzey üyeleri terörizmi koruyor gibi görünürken bir politik parti nasıl bir mesaj verebilir?
Eğer şüpheli beraat ederse, bu sorunuzu değiştirir mi? ND yetkilileri Girit'te medeni kanunu ihlalle suçlananları savunduğu zaman, sorunuz değişir mi? Bence bu tür tartışmaları bir kenara koymalıyız. Bizim terörizme karşı duruşumuz açıktır. Duruşmaya çıkanlar gibi Synaspismos temsilcileri de terörizmi savunduklarına dair tek bir söz etmedi. Hatta (Pavlos) Bakoyannis'in suikasta uğraması sadece ND için değil aynı zamanda o zamanlar ND ile birlikte (Tzannis) Tzannetakis hükumetine katılan sol için de bir tehditti. (Charilaos) Florakis ve (Leonidas) Kyrkos, hiç istemedikleri ve kendilerine uygun olmayan bir şekilde bir anda ağır bir polis korumasına girdiler. Olayları sömürmeyelim. Politika yapmak istiyorsak 2 milyon Yunan'ın hiç gelirinin olmadığını konuşalım.
Yasa dışı göç konusunda neler yapmayı planlıyorsunuz?
Belirli bir politika yokluğunun yarattığı bir sorundan yararlanmak için büyük çabalar gösterildi. Bu konu çok yönlü. Mahallede güvenlik sorunu var. Sığınmacılara ilişkin yasal sorunlar var. Ülkenin imzaladığı Dublin II anlaşmasıyla altına girdiği, yakın zamanda mutlaka gözden geçirilmesi gereken taahhütleri var. İnsan ticareti yapan suç çeteleri, seks köleliği, uyuşturucu vb. sorunlar var. İnsanlığa dair sorunlar var. Toplumun, muhafazakar bir anlayışla davranmasını umarak otomatik pilota bağlanmış gibi hareket etmesine izin verdiğimiz bir duruma değil, kapsamlı bir politikaya ihtiyacımız var. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi kapsamlı çözümler önerdiler. Ve elbette insan haklarına saygı gösteren ve güvenlik algısını onaran bir politikaya ihtiyacımız var.
Avro Kumarı
Çeşitli SYRIZA yetkilileri tarafından verilen çelişkili demeçler, partinin avroya dair kesin duruşuna hakkında soru işaretlerine yol açtı: Avrodan çıkışın bedeli ne olursa olsun önlenmesi gereken bir kaosa yol açacağına mı inanıyorsunuz yoksa o kadar da korkulmasına gerek olmayan yönetilebilir bir dert mi?
Anlaşılır nedenlerle medyanın gözü SYRIZA’nın üzerinde ama sizin çelişki olarak nitelendirdiğiniz şeyler aslında memorandumdan ayrılma stratejisinin alternatif dile getiriliş biçimleri. Avrodan çıkış söz konusu olduğunda, bu konu ikiyüzlü ve kendini düşünen bir yaklaşımla ele alınıyor. Avrobölgesinde kalmak için memorandumu uygulamaktan başka bir seçenek olmadığı söyleniyor ama bu noktada olan memorandum yanlısı partiler bile öyle veya böyle şartları yeniden müzakere etmek için ortak bir çerçeve çıkarmaya çalışıyor. Bizim için avrodan çıkış bir seçenek değil. Ve bu avrobölgesindeki hiç kimse için bir seçenek değil. Korku yaymayı bırakmalılar. Avronun arkasına saklanmak istiyor olabilirler ama kendi programlarını sunmalılar.
Memorandumu tek taraflı olarak iptal etseniz bile Almanya ve diğer güçlü ortakların Yunanistan’ı fonlamayı bırakmayacaklarına çünkü bunun onların çıkarına olmayacağına inanıyor gibisiniz. Berlin’in böyle ciddi bir konuda kumar oynamak isteyeceğine sizi inandıran nedir? Ve Avrupalılar’ın blöf yapmadığı ortaya çıkarsa ne yapacaksınız? Bir sonraki kredi dilimini alamazsak ücretleri ve emeklilik maaşlarını ödemek için parayı nereden bulacaksınız?
Kimse kumar oynamıyor ve kimse diğer tarafın blöf yaptığını düşünerek politika oluşturmuyor. Yunanistan masaya belli gerçekleri koydu: İlk olarak, memorandum bizi borç krizinden çıkaramaz. İkinci olarak, sorunun Avrupa çapında tariflenmesi gerekiyor. Ve üçüncü olarak, herhangi bir üyenin avrobölgesinden ceza olarak çıkarılması herkes için sorun yaratır. Bunu ele almamız lazım. PASOK ve ND’nin iktidarda kalmak için her türlü müzakereyi reddettiği gerçeği başka alternatifler olmadığı anlamına gelmez.
Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Başkanı François Hollande’ın olumsuz yorumlarına bakarsak; eğer hükumet kurabilirseniz, bir sonraki Avrupa zirvesinde ne tür bir müzakere gücünüz olacak?
Fransa başkanlık seçimleri boyunca “Hollandreou” lakabı sık sık kullanıldı. Fransa’da hiç kimse buna dikkat etmedi ama bu, burada bir heyecan yarattı ve bence Yunanistan’ın müzakere gücüne isimler üzerinde oynanan oyundan daha fazla zarar verdi. Sarkozy’nin, kamuoyu önünde Papandreou’yu aşağılamasına veya Avrupalı ortaklarımızın başbakan ve Sayın Venizelos’a referandum dolayısıyla tepki göstermesine veya Sayın Tomsen ve Troyka’nın, bakanlar ve Yunan halkının temsilcilerine takındığı tavırlara hiç kimse öfkelenmedi.
Merkel endişelendikçe bence politik ifadelere bağlı kalmalıyız. Her politik temsilcinin yaptığı açıklamalara dönerseniz, pek çok şeyin söylendiğini görebilirsiniz. Boş verelim gitsin. Eğer seçimleri sol kazanırsa ve yeni bir politik manzaraya sahip olursak, Yunanistan’daki hiç kimsenin ülkenin müzakere gücünü zayıflatmakta bir çıkarı olmaz. Bütün bunlar sadece kampanya hedefleri ve bir avuç insanın politik kurtuluşu için ileri sürülüyor.
Avrupa Mali İstikrar Merkezi’nden (EFSF) Yunan bankalarının yönetiminde bir değişime karşılık mevduatlar için garanti almayı düşünür müsünüz?
Bankaların kontrolü mutlaka kamuda olmalı çünkü kamu parasıyla yaşıyorlar. Mevduatlar için bir Avrupa garantisi için konuştuk. Tartışılan pek çok fikir oldu ve ekonominin ve bankacılık sisteminin çöküşünü önlemek için hepsini ciddi olarak değerlendirdik.
Kesintiler ve Açıklar
Kamu sektörü ücretlerinin ve emeklilik maaşlarının olumsuz görünümünü ve acil durum vergilerini tersine çevirmeye söz verdiniz. Açığı nasıl kapatacaksınız? Yeni vergilerle mi?
Kamu harcamalarını azaltmak için kesin bir fikir birliği var ama memorandumun getirdiği gibi ücretlerin kesilmesi veya daha da kötüsü 150.000 kişinin sokağa atılması şeklinde değil. Kaybın büyük kısmı aslında başka yerde: kamu hizmetlerinin görülmesi için imzalanan utanç verici anlaşmalarda, sayısız komisyoncuya yapılan ödemelerde, yönetici danışmanlarında ve altın çocuklarda, her türlü rüşvette, gerçek maliyetinin iki-üç katı ödeme yapılan altyapı yatırımlarında ve özel çıkarları gözetmek için devletin her türlü kamu çıkarını feda etme isteğinde. Söz konusu olan gelir olduğunda, en büyük sorun ekonomik durgunluk, vergi kaçırma ve zenginlerin sistematik olarak vergiden muaf tutulması.
Sanayi ve enerji kaynaklarını savunmak için bankaların “kamusal kontrolü”nden söz ediyorsunuz. Avrupa yönetmeliklerini tamamen göz ardı etmeye kararlı mısınız? Ve bu sektörlerin kamusal kontrolü nasıl fonlanacak?
Devlet kontrolündeki bir iletişim kuruluşuna sahip olmak niye büyük bir geri adım olarak görülüyor anlamıyorum. Adalara fiber optik kablo çekmek önemli ve hiçbir özel şirket devlet desteklemedikçe böyle bir yatırımı yapacak pozisyonda değil. Aynı şey demiryolları için de geçerli. Ticari olarak başarılı hizmetlerden elde edilen kazançlar, hisse sahiplerine dağıtılmak yerine diğer alanların desteklenmesine harcanmalı. Elektrik ve su gibi büyük hizmetlerin tam olarak özelleştirilmesinin, özellikle kriz koşullarında, diğer ülkelerin işine yaradığını gösteren raporlara bakmanızı öneririm. Kendimizi kandırmayalım. Kamu sektörünün üretken bir yeniden yapılanması için büyük bir alan var ve bu, tüm ekonominin yeniden yapılanması için önemli bir rol oynayabilir. Burada paradoks, kamu sektörünü manipüle etmek için kliyentalizm sistemini yaratanların, şimdi bunu büyük miktarda kamu mülkünün özel çıkarlara devri için bahane olarak öne sürmesi.
Sıklıkla zenginler ve büyük sermayeyle ilgili vergi kaçakçılığından bahsediyorsunuz ama çok sayıda ortalama yurttaşın hatalı bilgi vererek ücret ve sosyal yardımlarla ilgili olarak devleti yanıltmasından söz ettiğinizi hiç duymadık. Bunların dikkate alınmayacağını düşünebilir miyiz?
Bunu da SYRIZA’ya yükleyemezsiniz. Yasa dışı emeklilik ve sosyal yardımların belirli politik çevrelerle ilgili olduğunu ve doğrudan kliyentalist çıkarlar olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu yüzden yıllarca dokunulmaz kaldılar. Aynı şey alıp başını giden vergi kaçakçılığı içinde geçerli. Yıllarca belirli sektörler için yükselen maliyetleri ve piyasadaki büyük oyuncularla rekabeti göğüsleyebilmenin yolu olarak görüldü. Kısaca bizim istediğimiz, adil bir vergi sistemi. Yıllardır ülkenin modernizasyonundan bahsedenler yapamadığına göre biz yapacağız.
2004 yılında Yunanistan, gemicilikten 14 milyar avro ve turizmden 10 milyar avro kazandı. Gemicilik sektörünü ve büyük turizm şirketlerini vergilendirme önerinize bakarsak, gelirlerdeki düşüşü nasıl engelleyeceksiniz?
Turizm’de, memorandum öngördüğü gibi adalara artan KDV uygulamasından toplumu tahrip eden iç turizm politikalarına kadar daha kötüsü yapılamaz diye düşünüyorum. Olay, herkesin gelirine göre vergilendirilmesinde. Turizm sadece büyük şirketlerin etrafında dönmüyor ve gemicilik sektörünün Yunan bayrağının kullanımından elde ettiği gelirler görmezden gelinemez. Daha da ötesi, vergi ödemek olumsuz bir iş ortamı anlamına gelmez. Bütün bunlar, gerçekçi ölçütler ve sosyal ortaklarla tartışmalar yoluyla her zaman için adil bir vergi sistemi yaratma çerçevesiyle yeniden incelenecek. Aynı şey birikmiş zenginlik ve off-shore şirketlerinin işlemleri için de geçerli olacak.
Röportajın orijinali için tıklayın
0 yorum:
Yorum Gönder