GUE/NGL

Geçen Eylül’de yapılan seçimlerde, seçmenler SYRIZA’nın iki eksene dayanan yeni siyasi programını kabul etti:

GUE/NGL Milletvekillerinin Diyarbakır’ın Sur İlçesine Girmelerine İzin Verilmedi

GUE/NGL heyeti, Türkiye ziyaretine dair raporunu Strazburg’da 8 Mart günü saat 17.30’da açıklayacak.

GUE/NGL

Cizre sakinlerine yönelik ölümcül saldırıları en güçlü şekilde kınıyoruz.

28 Temmuz 2011 Perşembe

Kapitalizmde Sağlık

Bir haftadır serviste gidip gelirken elimde "Kapitalizmde Sağlık-sağlıksızlık semptomları" kitabını taşıyorum. İçindeki sayısını unuttuğum makalelerden henüz bir buçuk tanesini okuyabildim. Ama daha ilk makalede fark ettim ki tıpkı kitabın, başlığında anlatmaya çalıştığı gibi kapitalizm sağlıksız bir şeymiş. İlaç kartelleri, neoliberalleşme, özelleştirme falan hep kötü şeylermiş. "Vay be" dedim, "Gençay Hoca'da yıllardır söylüyor ama kime söylüyor."

Bana söylemiyor herhalde? Zira bazı konularda teknik ve istatistik bilgim yetmiyorsa konuyla ilgili ileri sürülen argümanlardan, solcuların söylediğine otomatik olarak inanma eğilimdeyim zaten. Bence sokaktaki adama söylesin. Ama sokakta söylesin. Mesela Pendik meydanına vantilatörlü çadır kuralım, TTB'den birisi gelsin ve SSS* gibi vatandaşın sorusunu yanıtlasın.

17 Temmuz 2011 Pazar

Cazdan Kına Yakılmaz

Caz müzik deyince pek çok insanın aklına bir grup siyahinin saksafon, trompet, piyano, kontrbas, davul yaptığı bir müzik türü akla gelir. Bu müziğin kökeni 1800'lü yıllarda köle ticareti sonucu ABD'ye getirilen neredeyse yarım milyon Afrikalı'nın, beraberlerinde getirdiği güçlü kabile müzik geleneklerinin Avrupalı enstrümanlarla kaynaştığı 20. yüzyılın başlarında ABD'nin güney eyaletlerinde yaşayan Afrikalı Amerikan topluluklarına dayanıyor.

Müzik tarihçisi değilim dolayısıyla detaylı bir caz müzik tarihi anlatacak durumum yok ancak basit bir gugıllamayla caz müziğinin tarihiyle ilgili bu ve benzeri bilgilere erişmek mümkün. Bu bilgilerden de caz müziğin bir isyan müziği olmasa bile ezilenlerin, yoksulların, kölelerin müziği olarak doğduğu kolaylıkla öğreniliyor.

6 Temmuz 2011 Çarşamba

Boykottan Öte Köy Var mı?

Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu bileşenlerinin şimdilik güçlü bir sesle dile getirmeseler de Meclis’i boykot konusunda farklı düşündükleri çok açık.

Bloğun içinde yer alan nispeten küçük sol grupların (dernekler, dergi çevreleri vb.) büyük bir kısmının hali hazırda verili sistem içinde politika yapmak gibi bir kaygılarının olmadığını bu kesimlerin yayın organlarını takip eden herkes biliyor (herhangi bir biçimde politika yapmak gibi bir kaygıları var mı, o da tartışılır). Dolayısıyla bu kesimlerin, Bloğun Meclis’i boykot kararı hakkında herhangi bir sıkıntı yaşadıklarını düşünmemek doğru olacaktır. İçinde yer almanın kendilerine göre bir anlam ifade etmediği bir yeri boykot etme politikasının onları tatmin etmesi normal kabul edilebilir.

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Solda “At Kuyruğu” Sendromu

At kuyruğu bildiğiniz gibi Türkçeye “at kuyruğu gibi ne uzar ne kısalır” olarak yerleşmiş bir atasözünün baş kahramanı. Hakikaten de ne uzar ne de kısalır. İşte, Türkiye solu yaklaşık 30 yıldır bu sendromun pençesinde kıvranıyor. Bu sendromun henüz tedavisi de bulunamadığı için bir türlü kendine gelemiyor. Ama yine bir atasözünde olduğu gibi “öldürmeyen Allah, öldürmüyor” ve bu sayede Türkiye solu bitkisel hayatta olsa da yaşamsal fonksiyonlarını koruyabiliyor. Ne yazık ki bu en temel yaşam fonksiyonları koruyabilmek, küçük ve sıradan taleplerini de büyük ve muhteşem ideallerini de başarabilmesinde hiçbir işe yaramıyor.