GUE/NGL

Geçen Eylül’de yapılan seçimlerde, seçmenler SYRIZA’nın iki eksene dayanan yeni siyasi programını kabul etti:

GUE/NGL Milletvekillerinin Diyarbakır’ın Sur İlçesine Girmelerine İzin Verilmedi

GUE/NGL heyeti, Türkiye ziyaretine dair raporunu Strazburg’da 8 Mart günü saat 17.30’da açıklayacak.

GUE/NGL

Cizre sakinlerine yönelik ölümcül saldırıları en güçlü şekilde kınıyoruz.

21 Mart 2012 Çarşamba

Kürt Sorununda Otobüs Durağı Etkisi

Orta Asya'dan akın akın Mezopotamya ve Anadolu'ya göç eden Türklerin, yol üzerinde dinlenmek için kullandıkları hanlar, modern otobüs duraklarının ilkel örneklerini oluşturuyor. Ordusunun kuruluş tarihini bile MÖ 209'da Asya Hun Devleti İmparatoru Mete Han'ın kurduğu iddia edilen ilk teşkilatlı orduya dayandıran bir devlet-milletin, göç ederken kullandığı hanların modern hali olan otobüs duraklarına olan muhabbetini bu örneğe bakarak anlayabiliriz.

Türk filmlerinden de bildiğimiz, eski zamanlarda uzun yol güzergahları üzerinde yer alan bu hanlar, şimdilerde otobüs durağı adı altında daha minimal bir konseptle Türkiye'deki kentsel yaşamın en önemli donatılarından birini oluşturuyor. Yapılmayan bir araştırmaya göre (ki yapılsa kesin böyle çıkar, o derece eminim) halkın, AVM'lerden sonra en çok sosyalleştiği alan; otobüs durakları. Otobüs beklerken paylaşılan sigaralar, omuz üstünden okunan gazeteler, dikizlenen SMS'ler, yer verilen yaşlılar, paylaşılan fazla biletler vb... Bütün bunların hepsi eski hanlarda olan at beklerken paylaşılan tütünler, hancıdan şarap ve et istemeler, hancının kızına göz süzmeler, dedikodulara kulak kabartmalar vb. etkinliklerin modern çağın kültürel ve teknolojik gelişmelerine uyarlanmış hali

15 Mart 2012 Perşembe

Em Komkujiya Helebçeyê Qet Ji Bîr Nakin!

Elma kokusu...

Elma kokusu aldığınız zaman derin derin solumayın. Kokusunu aldığınız güzel bir elma olmayabilir. Çok ama çok yükseklerden üzerinize bırakılan bombalardan yayılan zehirli gazları soluyor olabilirsiniz.

16 Mart 1988'de zehirli gaz bombalarıyla yüklü 8 adet Mig-23 uçağı Halepçe kasabasını 5 saat boyunca bombaladı. Bombalama sonunda 5000 kişi öldü, 7000 kişi yaralandı. Kurtulanlar, ilk önce elma kokusu aldıklarını, sonra insanların öldüğünü söylediler...

Kürtler, elmadan böyle nefret ettiler.



14 Mart 2012 Çarşamba

Davamız Divana Kalmasın

2 Temmuz 1993'te gerçekleştirilen Sivas Katliamı'nın davası, beklenildiği ve hatta önceden HSYK Başkanvekili'nin açıkladığı gibi (http://t24.com.tr/haber/hsyk-baskanvekili-okur-bu-saatten-sonra-madimak-icin-yapilacak-bir-sey-yok/198930) zaman aşımına uğradı. Sizi bilmem ama ben aksi yönde bir karar çıkacağını hiç düşünmemiştim zaten. 19 yıl boyunca biz feryad-ı figan ettik, 19 yıl boyunca gelip geçen bütün hükumetler kös dinledi. Bunların sonuncusu olan ve iktidarı döneminde Roboskî'deki gibi bir katliam işlenen AKP hükumetinin de kös dinlemeyeceğine dair hiçbir emare yoktu. Katliam sırasında iktidar ortağı olan ve Aleviler'in oy vermekten bir türlü kendini niyeyse alamadığı SHP ve sonraki yıllarda iktidar olan CHP'nin dahi bir şey yapmadığı bir davada, AKP'den hepimizi şaşırtacak bir davranış beklemek biraz tuhaf geliyor.

Üstüne üstlük yargılama süreciyle ilgili olarak suç, bir ve tek AKP'nin üstüne atılınca devletin ve gelmiş geçmiş bütün hükumetlerin sorumluluğu gizlenmiş oluyor. Oysa bu süreç boyunca gelip geçen hükumetleri oluşturan partilerin hepsinin: DYP, SHP, CHP, ANAP, RP, DSP, DTP, MHP, AKP... bu davanın zaman aşımına uğramasında katkısı var. Ancak özellikle CHP'li milletvekillerinin yürüttükleri muhalefet stratejisinin bir gereği olarak davanın olumsuz akıbetinin tüm sorumluluğunu AKP'ye yüklemekle ilgili olağanüstü çabaları, katliam sırasında devlet yetkililerinin ve iktidar ortağı DYP-SHP'nin o esnada neler yaptığı veya yapmadığının sorgulanmasının eksik kalmasına yol açıyor.

12 Mart 2012 Pazartesi

Ofis Asansöründe Hız Tutkusu

Asansörlerde “kapıyı kapat” düğmesi vardır ya (">|<") gibi bir işareti olan hani… İşte bizim ofisin asansörlerinde en çok kullanılan düğme o. Tabi, düğme dememek lazım aslında zira ofis dilinde “buton” deniyor.

Düğmenin yanındaki kişi, daha birisi inmeden hemen parmağını düğmeye götürüyor ki iner inmez basıp kapıyı kapatsın. O kadar acelesi var yani. Düğmeye basmanın da kendi içinde dereceleri var. Örneğin kimi düğmeye bir kere basıp çekerken kimi kapı kapanmaya başlayan kadar ısrarla parmağını baslı tutuyor. Bu sonuncusu gözünü de düğmeden çekmeyerek asansöre manevi baskı uyguluyor aynı zamanda sanırım. Bütün bu harcadığı maddi manevi efor neticesinde kazandığı ise hepi topu 2-3 saniyeden ibaret. Ayrıca bu hareket biraz da inen kişiyi kovmaya benziyor. “Çabuk in lan!” demenin kibarcası, kişi daha inmeden parmağını düğmenin üzerine getirmek. İnen, yavaş hareket ediyor diye parmağı düğmedeyken arkasından homurdanan da genelde aynı kişi oluyor.

Bu çabanın sabahları bilgisayar başına çabuk ulaşma veya akşamları bir an önce binayı terk etme arzusundan kaynaklandığını sanmıyorum. Hız, bir takıntı halini almış artık. Zira 2-3 saniyenin hesabını yapmak bence takıntıdır. 0’dan 100 metreye 22 saniyede çıkan (evet, bunu hesapladım) bir asansörde dahi ayağını yere vurarak bekleyenler hakkında daha başka ne düşünülebilir ki?

Sürekli bir hızlı çekim hali. Aynı insanların yemekhanede yemek yeme hızlarını görseniz, yakın zamanda hap şeklinde yemek ütopyasının gerçekleşeceğine de inanabilirsiniz.

6 Mart 2012 Salı

Merkez Medya ve Eyyamcılık

Muteber Türk basını, tarihin en iliştirilmiş, eyyamcı ve goygoycu camialarından biri olduğunu HaberTürk gazetesinin bugün (06.03.2012) yapmış olduğu "haber"le bir kere daha ispatladı.

"Haber"de BDP, EMEP, EDP, SDP gibi pek çok yasal partinin yanı sıra, sol literatürde dergi çevresi olarak tabir edilen pek çok yapının da içinde yer aldığı ve kendini seçimlerde Emek, Demorasi ve Özgürlük Bloğu olarak tarif eden bir araya gelişin zaman içinde dönüşmeye çalıştığı birleşik bir muhafelet partisinin belki de ilk aşamasını oluşturan Halkların Demokratik Kongresi, kaynağının ne olduğu çoğu zaman ki gibi belli olmayan bir "bilgi"yle terör örgütü olarak gösterilmeye çalışıldı.

Olayın silahlı boyutunun da varlığının kanıtlaması için neredeyse 12 Eylül darbesinden sonra dahi yanyana gelmemiş olan siyasi görüşlerin silahlı örgütleri "haber"in içine boca edilmiş: "marksist Leninist komünist Parti (MLKP), Devrimci Halk kurtuluş Partisi-Cephesi (DHKP-C) ve Devrimci karargâh." Kaldı ki bu sonuncusunun gerçek olup olmadığı, gerçekse ne kadarının devlet projesi olduğu bile belli değil.