9 Ekim 2011 Pazar

Refleks 2.0

70.000.000’luk nüfusa sahip bir ülkede, belirsiz periyotlarda toplumsal konularla ilgili olarak, San Marino (32.000) hadi bilemedin Lihtenştayn (36.000) nüfusu kadar bir kalabalığın oluşturduğu eylemleri yapmanın kime ne faydası var?

Soruyu böyle sorunca yanıtı da kolay oluyor: Hiçbir faydası yok (San Marino ve Lihtenştaynlılar’ı tenzih ederim)

Bu durumda ikinci bir soruyu sormak gerekiyor: Peki, o zaman bu eylemler neden yapılıyor? Elbette ki en belirgin amaç hoşnut olunmayan bir icraata karşı tepki göstermek. Ama bu tür eylemler yapmanın şimdiye kadar pratikte, karşı çıkılan icraatı engellemek adına bir işe yaradığını pek görmedim. 1 Mart tezkeresinin engellenmesi eylemi hariç orada kalabalık, Andorra’nın (86.000) nüfusunu geçmişti ve İspanya (46.000.000) nüfusu kadar bir kesim de Andorralılar’ı fiziken olmasa da kalben desteklemekteydi. Kısaca; istisnalar kaideyi bozmaz. Hatta belki de istisnaen yapmanın faydalarını göstermiş olur.

“Evde oturup mu tepki göstereceğiz yahu? Sokağa inmek lazım, sokak özgürleştirir” diyenleri duyar gibiyim. Trafiğe kapatılmış (bu normal) polis bariyerleriyle kafeslenmiş (bu normal değil) sokaklarda ben-sen-bizim oğlan (kadınlar yok) slogan atarak yürüyünce sokağa inmiş mi sayılıyoruz? Hadi öyle sayıldık diyelim, buna özgürleştik diyebilir miyiz? Evet, bir ölçüde doğru, sesi olmaya çalıştığımız veya seslenmeye çalıştığımız geniş kalabalıklardan özgürleştirilmiş oluyoruz ama istediğimizin bu olduğunu pek sanmıyorum. Tahminimce sokakta eylem yapmanın amacı kalabalıklarla buluşmak, değil mi?

O zaman bunu bir tür refleks olarak düşünebiliriz. Doğuştan gelen değil ama şartlı bir refleks diyebiliriz. Şimdilerde izinli, duyurulu, tantanalı hazırlanılan 5.000 kişilik mitinglerin, 70'li yıllarda sıklıkla gerçekleştirilen bir korsan miting kadar büyük olduğunu biliyoruz. Bu hikayelerin kulaktan kulağa ve kuşaktan kuşağa aktarılmakta olduğunu da bildiğimize göre bu refleks tanımlamasını doğru kabul edebiliriz. Ancak ne yazık ki içinde bulunduğu şartlar ve yıllarda bu refleks, artık bugünlerde çok etkili olmuyor.

Ne demiştik? Doğuştan değil, şartlı bir refleks. Eski şart ve fikirlere uygun bu reflekslerin, yeni şart ve fikirlere uygun şekilde güncellenmesi gerekiyor. Artık ısrarla geçmiş güzel günlerin, asr-ı saadet devrinin hayalleriyle yaşayıp o günlerin yöntemlerini kullanmak isteyenlerin güncellenmeye tabi tutulup Refleks 2.0'a sahip olmalarını sağlamak gerekiyor.

Belki başta Refleks 2.0'a uyum sağlamakta çok zorlananlar olacak. Kabullenmeyecek, reddedecek, inkar edecek, karşı koyacak insan sayısının çok fazla olacağından hiç şüphem yok ama eğer gerçekten solun bu topraklar yeşermesini istiyorsak, eh bir tür gençlik aşısına ihtiyaç var.

Gençlik derken salt fiziki gençlikten değil fikri gençlikten bahsediyorum elbette. Yoksa, çeşitli sol partilerin yönetim kademelerinde yaş olarak genç, fikir olarak yaşlı mebzul miktarda insan var. Ne yazık ki bu genç arkadaşlar asr-ı saadet günleriyle yaşayanlar tarafından “nerede o eski bayramlar” tadındaki anlatımlarla hipnotize edilmiş haldeler. İşte Refleks 2.0'a geçilmesiyle birlikte bu genç arkadaşlar da fikri özgürlüğe kavuşup kendi bayramlarını yaratacak hale geleceklerdir.

Evet, o zaman ne yapalım? Tabi ki bunun kesin bir reçetesi, çözümü yok ama en azından reflekslerimizi güncelleyebilmek için biraz farklı fikir ve hayallere açık davranabiliriz. Gerisi kendiliğinden yüklenecektir.

0 yorum: