28 Haziran 2011 Salı

Devletleştirilen Milletvekilliği...

Acaba gasp edilen, bir tür devletleştirilen ya da millileştirilen milletvekilliği merkez siyasetin bir partisine ait olsaydı ne olurdu?

İlk olarak buna devletleştirme veya millileştirme değil, yargının siyasete müdahalesi denirdi. Sonra tüm merkez partileri bu durumun değişmesi gerektiğini söyler, söylemekle de kalmaz gerekli yasal değişiklikleri yapmak üzere hemen harekete geçerlerdi.

Peki, Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun bir milletvekilliğinin gasp edilmesinin merkez siyaset, merkez medya, merkez ekonomi ve merkez akademi tarafından çok da fazla sorun edilmemesi gerek diye karşılanmasının nedeni nedir?

Bence bunun nedeni Blok nezdinde BDP’nin ve Kürt hareketinin ısrarla ve inatla Türkiye siyaset ortamının bir parçası olarak kabul edilmemesidir. Kısaca “siz dağdaki çobansınız ama iyi niyetle biz kentlilerle aynı oy kullanma hakkını vermiş olmamız, yönetime katılabileceğiniz anlamına gelmiyor” denmektedir.

Pek çok dizide ve filmde Doğu ve Güneydoğu’dan herhangi bir sebeple göç edip Batı’ya yerleşen ailenin çocuğunun, yeni okulunda sınıfın en arkasına oturtulduğunu görmüşsünüzdür. Yeni arkadaşlarıyla tüm kaynaşma çabalarının kıdemliler tarafından “hey, dostum biz burada yabancıları pek sevmeyiz” tavırlarıyla boşa çıkartıldığını, kantinde oturduğu sandalyeye “merkez” öğrenciler tarafından el konulduğunu ve bütün bu tavırlar karşısında kabul edilmek adına hiçbir yaptığının işe yaramayacağını düşünen bu “artık” misafir öğrencinin olumsuz davranışlara girdiğini de hatırlıyorsunuzdur. İşte bu öğrenci, rehber öğretmen tarafından “uyumsuz” olarak damgalanan öğrencidir. Bu “uyumsuz” öğrenci Türkiye siyaset sınıfında Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’dur.

Merkez siyasete her türlü dâhil olma çabası kıdemliler tarafından %10 seçim barajı, siyasi partiler yasası, güvenlik güçleri, yargı sistemi gibi unsurlar kullanılarak engellenen Blok’a, yardakçı unsur “merkez” medya tarafından “Biz sizi dövdük ama siz yine de Meclis’e gelin. Gelmezseniz hainsiniz, tehditçisiniz, şantajcısınız.” yakıştırması yapılıyor. Tüm fiziki engellemelere rağmen muhteşem bir matematiksel hesaplamayla yetmiş sekiz bin küsur oyla seçilen bir milletvekilinin hakkının gasp edilip otuz altı bin küsur oyla seçilen birine verilmesi, sunulan bu haram nimeti elinin tersiyle itmesi gereken kişinin adeta pusuda beklediğini ispatlamak istercesine hiç zaman kaybetmeden alması sorunlu görülmüyor. Bunu protesto edenlere gaz bombası-basınçlı su-cop üçlüsünü reva gören merkez siyaset ve hempası merkez medya, bunca tantana karşısında “Hakkâri’de üç milletvekili Blok’un, hepsi istifa ederlerse o ilde seçim olur, Hatip Dicle’yi aday gösterirlerse yeniden seçilir.” lütfunu gösteriyorlar. AKP’nin haksız yere elde ettiği milletvekilliği ise bu diyetin karşılığında kesilen kol oluyor.
Blok’la aynı tarafta gözükmemek adına bin bir takla atan benzer durumdan muzdarip MHP ve CHP’nin ise fıkradaki Alman papaza* döndükleri çok açık. MHP, tıynetinin gereğini yerine getirerek devlete kapılandı, CHP ise dilenerek tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılmasını umuyor. Bütün bu anti demokratik ortamda gerçek ve tutarlı bir tepki koyup direnen tek güç ise pek çok kesim tarafından gerçek ana muhalefet olma potansiyeline sahip olduğu belirtilen Blok oldu. Blok’un sokakta, halkla birlikte gösterdiği tepki ise sokaktan ve halk hareketlerinden ödü kopan merkez siyaset ve hempası merkez medya tarafından, gerilim kaynağı, kaos siyaseti, tehdit ve şantaj olarak değerlendirildi.

Her şeye rağmen Blok, aldığı bu tutum ve tavır sayesinde tüm ezilenlerin umudu olduğunu bir kere daha göstermiş oldu ve geniş halk kesimlerinin gözünde haklı bir siyaset haline geldi.

Verdiğimiz oydan yediğimiz gaza kadar hepsinin helali hoş olsun. Helalleşme de öyle değil, böyle yapılır…

*Alman Papaz Marin Niemöller’in faşizmle imtihanı şöyledir:


Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım çünkü ben sosyalist değildim.
Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım çünkü sendikacı değildim.
Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım çünkü Yahudi değildim.
Sonra beni almaya geldiler, benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı…

0 yorum: