16 Haziran 2011 Perşembe

Âlemi Kör, Herkesi Kemalist Sanmak

Bir zamanlar memleketin en geçerli –izm’i olan Kemalizm, şimdilerde AKP Muhipleri Cemiyeti kıvamına gelmiş olan bir kısım medya tarafından en büyük itham yaftası olarak kullanılıyor (Çok Kemalist bir giriş oldu değil mi?).

Neyse, daha fazla uzatıp kendimi Kemalizm ateşine atmayayım. Birkaç nesli berhava eden bu –izm’in ardından ah û vah edecek değilim elbette. İtiraz noktam, AKP’yi ve onun iktidarını en büyük özgürlük savaşçısı olarak görüp, geri kalan âlemi kör, herkesi Kemalist sananlaradır.

Bu arkadaşlara göre AKP yanlısı, yandaşı, taraftarı, sempatizanı, seçmeni vs. olmayan herkes bir şekilde ucundan kıyısından Kemalist oluyor. 80 yıllık baskı, zulüm ve statükodan toplumu “özgürleştiren” bir hareketin karşısında yer alan herkesi böylece aynı kaba tıkıştırmak muhteşem bir toptancılık örneği (“Özgürleştiren” kelimesini tırnak için alma sebebim, gerçekliğinden şüphe etmemdir. Yoksa özgürleşmemiz gerek, orası kesin) Gerçi AKP ve fikriyatının temelinde toptancı tüccar zihniyeti olduğuna göre bir yerde bunu normal karşılamak gerekiyor olabilir.

Solcu ve AKP karşıtıysan Kemalizmin etkisinden kurtulamamış bir solcusun, Kürt ve AKP karşıtıysan Kemalizmin etkisinden kurtulamamış bir Kürtsün. Ve elbette başına gelenler bu bakımdan müstahaktır. Bu ve benzeri tepkileri Diyarbakır’da YSK’nin vetosunu protesto eden İbrahim Oruç’un ve Hopa’da Başbakan’ı protesto eden Metin Lokumcu’nun polis şiddeti sonucu hayatını kaybetmesinde görebiliriz. Değil mi ki statükoya karşı kahramanca mücadele eden iktidara karşısın, o vakit bunun bazı sonuçlarına katlanacaksın.

Kısaca bu cenahın “çemkirmesi” için gerekli motivasyon “AKP karşıtı” olmakta gizli. Bütün algıları bunu tespit yönünde etkili olarak çalışıyor. Bu tespit edildiği anda hedef tahtasına oturmuş olunuyor. Sırrı Süreyya Önder, Ece Temelkuran ve Nuray Mert’in mütemadiyen bu kesimin cevval köşecileri tarafından alaycı bir tarzda “eleştirilmeleri” bu yüzdendir. Onlara göre bu isimler ve benzerleri mutlaka içlerinde bir yerde mini bir Kemalist barındırıyorlar ve görüldükleri yerde siyaseten ezilmeleri caiz. Kendini BDP şahsında ifade eden Kürtler içinse bu kadar “ılımlı” dahi davranmıyorlar. BDP için çizdikleri profil şöyle: Zaten Stalinist bir tedrisattan geçtikleri için otoriter, baskıcı ve statükocular, bir de AKP gibi değişim yanlısı bir partiye muhalefet etmeleri Kemalizmle ne kadar uyumlu olduklarını ispat ediyorlar. Bu da Kürtler için iyi bir şey değildir. Öyleyse Kürtlerin çoğu AKP’ye oy vermeli ve kendisini özgürleştirmesini beklemelidir. Bunu yapmıyorlarsa mutlaka örgüt baskısı vardır ve bu baskı bir şekilde kırılmalıdır. Böyle uzayıp gidip süren düz mantığın sonucu KCK operasyonları adı altında BDP’lilerin tutuklanması ve bu cenahın olup biten karşısında derin bir sessizliğe gömülmesi oluyor.

İktidarda olmanın veya iktidarda olana yakın olmanın yarattığı bu kibir, default olarak kendini en haklı, doğru ve demokrat olarak görme özelliğini de getiriyor. Yani, bu kesime göre AKP’nin tarz-ı siyaseti toplumu ileri götürecek yegâne şey. Sanırım muhtaç oldukları kudret de Başbakan’ın damarlarında akan asil kanda. Bu ileri demokratik düşüncedir ki AKP’nin ekonomiyi, siyaseti ve sosyali kendi tarzına göre dizayn etmek istemesine karşı çıkan cem-i cümleyi Kemalist sınıfına sokuyor. Yine bu kibir ve fazla kendine güven yüzünden Başbakan’ın bir seçim dönemi boyunca meydanlardan, televizyonlardan, radyolardan kendisine muhalif her türlü partiyi veya hareketi neredeyse illegal ilan etmeye varacak kadar garip ve sert bir söylem kullanmasına bu cenahtan bir itiraz gelmiyor.

Velhasıl-ı kelam, bu ülkede bir mücadele edilmesi gereken gerçek Kemalistler, bir de Kemalist avcısı kesimin arada kaynattığı sözde Kemalistler var. Ve uslu bir çocuk olmazsanız siz de bir gün kendinizi Kemalist olarak yaftalamış bir şekilde bulabilirsiniz.

0 yorum: