8 Haziran 2011 Çarşamba

Halk Bağdat Caddesine İndi, Vatandaş Kafelerde Rahat Oturamadı

Geçtiğimiz Cumartesi günü Bağdat Caddesi (Bundan sonra bilinen şekliyle kısaca “Cadde” olarak adlandırılacaktır) alışık olmadığı bir türde seçim çalışmasına tanık oldu. Daha doğrusunu söylemek gerekirse yapılan çalışmanın türü açısından alışılmadık değildi belki ama bu çalışmayı yapan kitlenin muhteviyatı açısından, evet, Cadde sakinleri ve müdavimleri için alışılmadık olduğu belliydi.

Sebahat Tuncel ve Ufuk Uras’ la birlikte çıkılan Adalar seçim gezisini müteakiben (Belki de buna seçim gezisi değil, 23. Dönem İstanbul 1. Bölge milletvekili Ufuk Uras’ın, 24. Dönem için seçmenlerine Sebahat Tuncel’i emanet etmesi demek lazım) Saat 17:00’ da Cadde’ de gerçekleştirilen hayli renkli yürüyüşün öncesinde de kimi etkinlikler oldu tabii ki. Örneğin sivilliği kendinden menkul sivil polislerin en fazla 60 kişilik kapasiteye sahip tekneyi “amirim, malum vapur geldi” anonslarıyla karşılaması ve Sebahat Tuncel ve Ufuk Uras’ı gözlemeyi bir an olsun bile elden bırakmaması, Cadde yürüyüşünün ilk olarak devlette bir şaşkınlık yarattığının göstergesi gibiydi. Belki de Sebahat Tuncel’ in, “ bir devlet memurunun düğmesini koparmak 3 aydan başlar ” sözünün efsane gibi yayıldığı bu topraklarda bir devlet memurunun yüz hizasında hafif bir esinti bırakan hareketinin de bunda bir etkisi vardı. Bu hareketin devlet üzerindeki psikolojik etkisini değerlendirmeyi daha yetkin kişilere bırakmak lazım belki de, biz şimdi Cadde’ye doğru yürümeye devam edelim.

Bağdat Caddesi dediğimiz, Kadıköy-Kartal arasında uzanan yaklaşık 17 kilometrelik bir cadde olduğundan mütevellit, hepsini yürümek elbette mümkün değil. Bu yüzden Cumartesi günü gerçekleştirilen yürüyüş, Cadde’nin en hareketli bölümlerinden olan Suadiye-Caddebostan arasını kapsıyordu. O gün havanın da güzel olmasını fırsat bilip kendilerini Cadde’ye atmış olan ve çoğunluğunu seçim literatüründe 1. Bölge olarak geçen Anadolu yakası sakinlerinin elit kesimini oluşturan kitlenin şaşkınlıktan gözlerini kocaman açıp küçük dillerini yutturan yürüyüş işte bu 2 kilometrelik hat üzerinde gerçekleştirildi.

Normal günlerde (Bem)Beyaz Türklerin, şampiyonluk dönemlerinde Fenerbahçelilerin hegemonyası altında bulunan Cadde’de, ilk defa Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloku şahsında Kürtler topluca varlıklarını gösterdiler. Evet, muhtemelen diksiyon bozukluğu(!) göstermeyen Kürtler, hali hazırda Cadde’nin sağında solunda yer alan kafe, bar, restoran vb. mekânlarda garson kadrosunda arz-ı endam etmekteydiler ama bu kez kimliklerini göstererek, politik açıdan da kendilerini var ettiler.

Cadde’nin üç şeridinden ikisini kapatarak zaten sıkışık olan trafiğe hiç aldırış etmeden “Rengê Azadî” dediğimiz yeşil-kırmızı-sarı renkli bayraklar, balonlar ve zılgıtlarla yürüyüş başladı. Normalde “ hayatın akışını bozuyor, insanları rahatsız ediyorsunuz ” (öyle ya, politika hayatın akışının dışında onlara göre) diyerek müdahale edip yolu trafiğe açan kolluk güçleri (polisten bahsediyorum, yeni bir oluşum değil), Cadde ahalisinin gaz bombası ve tazyikli suya maruz kalmasına kıyamamış olacak ki sakin sakin kaldırımdan yürümeyi tercih ettiler.

Cadde ahalisinin şaşkınlıkla izlediği bu nümayişe ilişkin diyalogları ise şöyle örneklendirebiliriz:

B1: Aaa, bunlar da kim?
B2: Yahu, Kürt kadın milletvekili var ya, o yürüyor.
B1: Ne işi var bunların burada?

veya,

B3: Yürüyenleri gördün mü?
B4: Aaa, bu o kadın değil mi? Cık cık cık. Buraya da mı geldiler?

Artık şaşkınlıktan mı, modernlikten mi yoksa kalabalık bir yürüyüş grubuna yüksek sesle laf atmanın pek makul bir davranış olmayacağını düşünmekten mi bilinmez, gergin bir yürüyüş olmadı. Elbette bir kaç milli hassasiyeti gelişkin yurttaşın sözlü sataşma girişimi olmadı değil ama onların bu girişimleri de yürüyüş grubunun içerisindeki kolay provoke olan unsurların yine yürüyüş görevlileri tarafından sakinleştirilmesiyle kolayca atlatıldı.

Yürüyüş, Caddebostan sahilindeki parkta, Sebahat Tuncel ve Ufuk Uras’ın konuşmalarının ardından Kardeş Türküler, İlkay Akkaya, Sezai Sarıoğlu gibi isimlerin şarkıları ve şiirleriyle gayet şen bir şekilde sona erdi. Cadde’de başarıyla gerçekleştirilen bu yürüyüşe dair mutluluk ise Sebahat Tuncel’in gülerek söylediği “ Bize orada yürüyemezsiniz dediler, işte geldik yürüdük. Buralara daha da çok geleceğiz ” sözleriyle ortaya çıktı.

CHP’nin, laiklerin, Fenerbahçelilerin, Türklerin kalesi olarak bilinen bir bölgede, Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun gerçekleştirdiği bu yürüyüşün belki de şaşkınlık ve korkuyla bakan yurttaşlara en büyük yararı, sürekli basın üzerinden edindikleri algıyla uzak diyarlarda yaşayan terörist güruh olarak gördüklerinin aslında sıradan insanlar olduğunu görmeleriydi. Neticede gözden ırak olan gönülden de ırak olurmuş...

0 yorum: