13 Ağustos 2011 Cumartesi

The Libırıls (so called dimokrıts)

Her ne kadar İngiliz yapımı bir dizi adına benzese de öyle değil ve olaylar bir hayli misak-ı milli sınırları içinde geçiyor. Başrollerinde demokratlıkları kendilerinden mütevellit bir takım "libırıl" zevat var ve bunlar çeşitli günlük ceridelerde muharrirlikle ve köşe kadılığıyla iştigal ediyorlar. Pek çoğu solcu eskisi ve dünya görüşünü kökten değiştiren herkes gibi geldikleri noktaya en çok çemkirerek yeni muhitlerine kendilerini ispatlama çabası içindeler. Hele ki bir de buna muktedire yakın olmanın getirdiği kibirli ruh halini eklersek ortaya korkunç ve hibrit bir “libırıl dimokrıt” canlı türü ortaya çıkıyor. Bu hibrit libırıl dimokrıt canlıların işlemek için yakıtların ise muktedirden aldıkları gaz.

İşte bizzat kendileri iktidar olamasa bile muktedire yakın olma hali, bu "libırıl" zevatın kimilerinin yıllardır içinde tuttuğu hükmetme, küçümseme ve akıl verme duygularını açığa çıkarmış, kimilerinin de bu tür duyguları hızlı bir şekilde geliştirmesini sağlamış. Bu kimselerin iddiasına bakarsak ortada gayet net iki taraf var: Demokratlar ve haliyle demokrat olmayanlar. Her hükmetme, küçümseme ve akıl verme duygusuna sahip kesimde olduğu gibi iyi, güzel ve olumluyu kendileri, kötü, çirkin ve olumsuzu karşılarına aldıkları tarafta olduğunu düşünüyorlar. Yani kendileri demokrat, statüko karşıtı ve özgürlükçü karşılarındakiler demokrat değil, statükocu, ulusalcı vs. Ol sebeptendir ki Kürt sorunu hakkında, AKP’nin çözüm yanlısı, BDP’nin ise çözümü engelleyici olduğunu düşünerek AKP’yi demokrat, statüko karşı ve özgürlükçü, BDP’yi ise demokrat değil, statükocu ve ulusalcı olarak yaftalıyorlar.

Üstelik bu yaftalama işini de büyük bir alicenaplıkla tabu devirmek, put kırmak veya bir zamanların meşhur kalıbı olan ezber bozmak olarak sunup kimsenin cesaret edemediğini yaptıklarını, dışlanmayı göze aldıklarını ve fikri lince uğramaktan korkmadıklarını belirtiyorlar. Çok güzel hareketler olarak sundukları bu duruma literatürde ise en fazla şirazesi kaymak deniyor. İnsanın şirazesi bir kere kaymaya görsün, en soldan en sağdaki duvara çarpana kadar gider. Şiraze kayma işi bu arkadaşlarda iktidarın her dediğini peşin bir ön kabulle doğru saymak, mümkün olduğunca az eleştirmek ve eleştirenleri bastırıp yıldırıncaya kadar söylemlerini tahrif etmek şeklinde tezahür ediyor.

Söz konusu olan Kürt sorunu gibi sürekli ölümcül durumlar üreten bir sorun olunca muktedirin yanında yer alıp ezilenleri bastırmak, sözlerini tahrif etmek daha da kolay oluyor belki ama emin olun ki sorunun çözümünde zerre kadar işe yaramıyor. Tabi, ezilenlerin eleştirilmez veya dokunulmaz olduğu gibi bir ön kabule sahip olan yok ancak eleştirmek ve taraf tutmak arasında, öyle ince bir çizgi falan değil, bir hayli fark var. Ezen ve ezileni eşit koşullarda kabul edip tepkilerini bir tutmaya kalkarsanız ve bunu da her iki tarafa eşit davranmak olarak formüle ederseniz, kendinizi muktedirin yanında ezilenin kafasına vurmaya çalışırken bulabilirsiniz. Daha da kötüsü bir süre sonra bu işten keyif almaya başladığınızı fark edebilirsiniz.

İşte biz, kendisine özgürlükçü, statüko karşıtı, demokrat vs. diye sunan ama pratikte ezenin yanında yer alıp ezilenin üzerinde yeni bir statükonun kurulması çalışmalarını ideolojik olarka aklayıp paklayan bu hibrit liberallere “The Libırıls” diyoruz...

0 yorum: