Sistemin kendisine karşı verilen onca mücadeleye rağmen kurucusuyla flört etmek, bu ülkedeki sosyalist solun makus talihi mi?
Tamam, yıllardır o kadar halk, toplum, emekçiler
üzerine bir ton laf edilmesine rağmen parlamenter mücadele içinde tek bir başarı
elde edememiş olmanın getirdiği bir travma var ama bu başarısızlıktan kurtulmanın
yolu olarak derin olan, sığ olan, sivil olan, askeri olan her tür devletle içli
dışlı siyaset yürüten, Ergenekon denen Kürtlerin ve sosyalistlerin anasından
emdiği sütü burnundan getiren bir yapıyı savunan, milletvekilleri arasında Süleyman
Demirel gibi "Bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz" diyen
birinin kontenjanından girenlerin olduğu bir partiyle ittifak yapmak da neyin
nesi?
Bahsi geçen ittifakın önerildiği yazıda olduğu gibi salt
kör bir AKP karşıtlığının insanı getirdiği nokta, dönüp dolaşıp CHP oluyor.
Türkiye'nin geleceğine dair hiçbir ortak öngörünün olmadığı, tek amacın AKP'nin
alacağı milletvekili sayısının biraz azaltılması olan bir garip seçim ittifakı
talebi var. Oysa ittifak yapması öngörülen iki partinin Türkiye'nin
gündemindeki sorunlara dair yorumları ve önerileri çoğu konuda neredeyse taban
tabana zıt denilebilir.
İttifak yapılması istenen CHP, Kürtlerin en temel
talepleri olan anadilde eğitim ve kendi kendini yönetme isteğine kökten karşı
olan ve bunu defalarca en yetkili kişisi olan, daha doğru düzgün Kürt ve Alevi diyemeyen
genel başkanının ağzından defalarca açiklamış bir parti. CHP, kaskatı bir
üniter devleti savunuyorken BDP, demokratik özerkliği savunuyor. CHP, Türkçe
eğitimi savunuyorken BDP, anadilde eğitimi
savunuyor. CHP, Ermeni soykırımı yoktur derken BDP, Kürtler olarak özür diliyoruz
diyor. CHP, Dêrsim katliamını "Devrim zamanları olur böyle şeyler"
diyerek desteklerken (Artık hangi devrimden bahsediyorlarsa) BDP, Dêrsim katliamının
bütün gerçeklerinin açığa çıkarılmasını talep ediyor.
Yanı sıra, CHP, BDP'nin çeşitli yasa değişiklikleri ve
anayasa çalışmaları esnasında Kürtler'e dair talep ettiği düzenlemelere karşı
tam kadro AKP'nin yanında yer alıyor. Sınır ötesi operasyona "evet"
diye kalkan CHP'li elleri unutmak bu kadar kolay mı?
On binlerce faili meçhul, binlerce boşaltılan köy ve
milyonlarca zorunlu göç mağdurunu yaratan, CHP'nin de içinde olduğu Kürde karşı
statükonun yerinde yeller estiği iddiası ne kadar doğru? AKP'nin, Ergenekon'la
olan itişmesiyle ilgili "Bana kadar" tutumu aldığını bile bile böyle
bir şey söylenebilir mi? Özellikle de Kürtlere ve Alevilere karşı olan zihniyet
ve kurumlar taş gibi yerinde duruyorken.
Hepsini geçtim ne CHP seçmeni ne de BDP seçmeni böyle
bir işbirliğinden yana. CHP, seçmen profili, kıyı kentlerinde yaşayan orta ve
üst orta gelir grubundaki Türk ve "laik" yurttaşlardan oluşan ve bu
seçmen profilinden oy alamadığı takdirde yaşayamayacak bir parti. İki partinin
de seçmen davranışları birbirlerinin aksi yönünde. Bunun en basit göstergesi şu
meşhur referandum sonuçları. Kürtlerin, CHP'yle yanyana düşüyor gibi görünme
endişesini hatırlayalım. Ayrıca Kürt illerinde aldığı oylara bakarsak CHP,
Kürtler nezdinde yok hükmündedir.
Evet, ÖDP, TKP ve Halkevleri gibi örgütlerin CHP'yle işbirliği
istekleri ve çabaları yıllardır bilinen mevzu. Eleştirmekle beraber sonuçta her
örgütün kendi politik tercihidir. Ve fakat tam da Halkların Demokratik Kongresi
gibi kurulu düzene muhalif tüm kesimlerin, ezilenlerin, demokratik temelde bir
araya gelmek için çalıştığı bir yapı varken BDP'yi milliyetçilik bataklığına saplanmış
bir CHP'nin yanına çekmeye çalışmak, salt kör bir AKP karşıtlığının dışında nasıl
bir politik istekle açıklanabilir?
Bazı sosyalistler, CHP'ye onda olmayan özellikleri
atfetmekten vazgeçmedikçe her başarısızlıklarının ardından CHP'ye sığınmaktan
kurtulamayacaklar. Solda bir "CHP-free zone" yaratılmadıkça da bu
devran böyle sürüp gidecek.
devamı için: Toplasam O Oyları, Buradan Köye yol olur mu?
devamı için: Toplasam O Oyları, Buradan Köye yol olur mu?
0 yorum:
Yorum Gönder