21 Ekim 2014 Salı

Kürt Sorunu ve KP'ler, KP'lerimiz...

Biliyorsunuz Türkiye'de, komünistlerin komünisti, en pür-i pakı, işçi sınıfının aklı olduğunu iddia eden bir parti vardı: TKP, yani Türkiye Komünist Partisi.

Geçtiğimiz aylarda bu parti, pek de alışık olmadığımız bir şekilde, gürültü patırtı çıkarmadan ortadan ikiye bölündü. Takip edebildiğimiz kadarıyla bu bölünmede başka konuların yanı sıra Kürt sorununa yaklaşımdaki farklılıkların da etkili olduğu söylendi, yazıldı.

Kürt sorununu en önemli sorunlar arasında gören sosyalistler, bu ayrışmanın hayırlı sonuçlara yol açacağına inandı. Çünkü sosyalist olmak umutlu olmayı, umutlu olmak da bunu gerektirir.

Gelin görün ki -öncesi olmakla birlikte- 1 aydır süren çok sıkı bir IŞİD kuşatması altında bulunan, tek çıkış noktasını tutan Türkiye'nin de havaya bakıp ıslık çaldığı, sınırlı miktarda ilaç, teçhizat ve silahla savaşan Kobanê halkı ve YPG'ye havadan yapılan yardıma dair ilk siyasi değerlendirmelerdeki benzerlik bu umutların boşa çıkacağını gösteriyor.

ABD'nin Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin temin ettiği silahları havadan indirme yöntemiyle Kobanê halkı ve YPG'ye iletmesi, içinde ABD ve Barzanî geçen her cümleden tüyleri diken diken olan bu kavgalı kardeşleri aynı tarafa itti. Tespitleri kabaca bir özetle şöyle: Emperyalistlerin yardımı kabul edilemez, kabul edilirse işbirlikçi olunur.

Suriye’nin içinden bir türlü çıkamadığı ve epey bir süre daha çıkamayacağı savaş ortamında kendilerine alan açarak mümkün olduğunca bu yıkımdan uzak durmaya çalışan, bir yandan da toplumsal bir devrimle tüm yaşamını eşitlik ve özgürlük temelinde yeniden kurmayı deneyen, buna da Rojava Devrimi adını veren bölge halkları, bu beylere kendini zaten bir türlü beğendirememişti ("beyler" dedim çünkü bu kavgalı kardeşlerde pek kadın göremiyoruz). Havadan yapılan 27 kargoluk yardım sonrası ise, ki bunun bir tanesi yanlış alana indirildiği için yine ABD tarafından vurularak imha edilmiş, artık Rojava Devrimi'ne devrim denemeyeceğini, silah yardımını kabullenmenin de emperyalizmi aklamak anlamına geleceğini söylemeye başladılar:

"Kobanê'de IŞİD'in kuşatma mevzileri ABD tarafından vurulacak ve Kobanê ABD mühimmatıyla savunulacaksa, siyaseten kent düşmüştür! Bu tabloya “devrim sürüyor” adını takmak emperyalizmi aklamaktır." (http://haber.sol.org.tr/yazarlar/aydemir-guler/kobaneden-bizim-cepheye-98887)

"Son gelişmelerin sol adına Kobane'nin kurtuluşu yönünde bir adım olarak karşılanması ve emperyalizmden silah yardımı almanın bir zorunluluk olarak tanımlanması ise kabullenilemez." (http://m.ilerihaber.org/yazarlar/ozgur-savascioglu/abd-ucaklari-pesmerge-ve-kobane/323/)

"...emperyalist güçlerle, bölgedeki gerici aktörler de dahil olmak üzere tüm dünyaya yardım çağrısında bulunan PYD..." (http://m.ilerihaber.org/barzani-silahlari-abd-eliyle-kobaneye-ulasti/3874/)

İşkenceci, tecavüzcü, katliamcı bir örgütün kuşatması altında, iyiye dair ne varsa kısıtlı imkanlarıyla savunmaya ve yaşamaya çalışan halkların kabul ettiği yardımdan bütün bu çıkarımları yapmak, Rojava kantonlarının sol kimliğine tepki görecekleri dolayısıyla bu zamana kadar ses çıkarmadıklarını, şimdi ise yapılan yardımı fırsat bilerek Rojava'da yaşanmaya çalışılanın devrimle ve sol ilgisi olmadığını ispatlamaya çalıştıklarını gösteriyor. Biliyorsunuz, bu beylerin veya fikirdaşlarının yönetiminde olmadığı devrim, devrim değildir.

Oysa biraz dönüp tarihe baksalar, o hatasını bulamadıkları SSCB'nin ve neredeyse taptıkları Stalin'in, II. Dünya Savaşı'nı sırasında İngiltere ve ABD gibi emperyalist ülkelerden ciddi miktarda gıda ve uçaktan tanka dek silah yardımı aldığını görecekler.

Fakat biliyoruz ki burada dert yardım almak ya da almamak değil. Kendilerinin veya fikirlerinin etkin olmadığı bir toplumsal devrimi kabul etmemek. Ve tabii ki külli miktarda ulusalcılık. Biliyorsunuz kendileri Türkiye devleti bayrağını teslim alacak denli esnediler. Çünkü ulusalcı esneklik bunu gerektirir. Neticede, Temmuz'daki bölünmeden bu yana KP'ler arasında Kürt sorunu ve mücadelesine dair bir fark olmadığını gördük. Umutlar 3 ayda bitti.

KP'lerimiz 'tertemiz', bembeyaz söylemleriyle komünistlik etmeye devam ededursun, Rojava, bütün yoksunluğuna ve yoksulluğuna rağmen barbarlara karşı yaşamı ve devrimini savunuyor.

Yaşamı savunan devrimcilere selam olsun!

0 yorum: