4 Eylül 2014 Perşembe

Kirlenmek Güzeldir...

Türkiye'nin batısındaki bazı solcularda sınıfa kaçış var. Tabii o da lafta, yoksa fiiliyatta durumlarında bir değişiklik yok.

Hanımefendiler, beyefendiler; ne kadar çok "sınıf", "işçi" dersem o kadar çok marksist olurum diye bir şey yok. Marksizm bu değil (En azından bu yüz yılda değil). Hele bir devrim olsun, diğer sorunları sonra ele alırız da safkan devrimcilik değil. Siz, insanların dertlerine, kaygılarına, taleplerine gözlerinizi kısarak bakıyorsunuz diye o dertler, kaygılar, talepler önemsizleşmiyor.

Evet, işçiysen eziliyorsun, matematiksel olarak da ispatlı bir şekilde sömürülüyorsun. Ama Aleviysen artı bir daha eziliyorsun, Kürtsen artı bir daha eziliyorsun, kadınsan artı bir daha eziliyorsun, LGBTİ'ysen ezim ezim eziliyorsun.

Sizin, bunların içinden işçiyi öne çıkarmanız, diğerlerinin öteki kimliklere verdiği önemi azaltmıyor. Sadece, dijital fotoğraf makinelerindeki blur efekti gibi aralarından"işçi" kimliğini netleştirip kalanını flulaştırmış oluyorsunuz. Onun için birisi karşınıza geçip ama etnik kimliğim, ama inancım, ama cinsiyetim, ama cinsel yönelimim dediğinde afallıyorsunuz.

Önce sınıf çelişkisi deyip işe koyulan SSCB dağıldığında arkasında yoksulluk ve emek sömürüsünün yanı sıra birçok yerde patlayan etnik ve dini savaşları da bıraktı (Ama onlar hep ve sadece emperyalizmin oyunuydu diyenler yazıyı okumayı burada bırakabilirler). Kaldı ki SSCB deneyiminde işçilerin hali de ortadaydı. Baş çelişkinin çözüldüğünü söylemek pek mümkün değildi (Ama SSCB zaten sosyalist değil, devlet kapitalistiydi diyenler de yazıyı okumayı burada bırakabilirler). Benzer bir durum Yugoslavya'da da yaşandı ve SSCB'den çok daha küçük ve neredeyse aynı dilin konuşulduğu bu ülke dağılırken çok daha kanlı savaşlar yaşadı. 

İnsanlar, bugün yaşadıkları sorunların bugün, en kötü ihtimal yarın çözülmesini bekliyorlar, istiyorlar ve bunun için mücadele ediyorlar. Bu mücadeleleri önemsizleştirmek, hiyerarşik bir sıralamaya tabii tutmak kibirlilik olduğu gibi işe yarar bir tercih de olmuyor. Aksine bu tür talepleri olan kitlelerle iletişim neredeyse kopuyor, anlaşma zeminleri çürüyor. Siz, kendinize vehmettiğiniz ideolojik saflığınızı koruduğunuzu düşünürken aslında "Hey, arkadaş, bak benim dilim, kimliğim, inancım yok oluyor" diye haykıran sesi duymuyorsunuz. Duysanız da "etnik millliyetçilikle", "mezhepçilikle" yaftalamak seçeneğini tercih ediyorsunuz. Yok olmakta olan dilini, kültürünü, kimliğini, inancını yaşatmaya çalışan bir insana yakıştırdığınız bu yaftaya yaklaştıkça aksinizi görmeye başlarsanız şaşırmayın.

Kendi sol idealleriniz, saflığınız, paklığınız uğruna insanların bu tür taleplerini ikincilleştirdikçe egemen sınıfın, kimliğin, inancın, cinsiyetin, cinsel yönelimin değirmenine su taşımış oluyorsunuz. Hele ki bu tür talepleri olan bireyleri, grupları, toplulukları, her an kandırılmaya, bir parça pazarlıkla akıllarının karışmasına teşne olarak görmeniz, tüm ezilenlerin birarada mücadele etmesine engel olan bir boyuta varıyor.

Son yerel seçimde ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde kendisine sosyalist, devrimci diyenlerin sınıf mücadelesi adı altında, demokrat, liberal diyenlerinse demokrasi mücadelesi adı altında gösterdiği yaklaşım ne yazık ki böyle ayrıştırıcı bir şekilde gelişti, gelişiyor. Özellikle yerel seçimde HDP, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Selahattin Demirtaş nezdinde bu ayrışma epey incitici bir şekilde yapıldı, yapılıyor. On yıllardır çektiği eziyetlere ve yaşadığı savaş ortamına rağmen onurlu bir barış arayışında olan Kürtlere reva görülen "siz zaten bunlarla işbirliği yapıyorsunuz" imaları (kimi zaman açıktan söyleniyor) açık ki yapıcı bir yaklaşım değil (Burada kastedilen elbetteki herhangi bir hareketin veya örgütün dokunulmazlığı, eleştirilmezliği değil). 

Eskiden insanların inancı, kimliği vs. sorulmazdı, bunlar hep dincilik, milliyetçilik, post modern yaklaşımlar diyorsanız, siz dilinizi, ibadetinizi yeryüzünde tekmişçesine rahatlıkla kullanırken ve yerine getirirken insanların bunca yıl neden inançlarını, kimliklerini gizli gizli yaşadıklarını hiç anlamamışsınız demektir.

Tez vakitte anlamanız, bu zamana kadar ideolojik olarak kirlenmekten korktuğunuz için uzak durduğunuz mücadelenin eşit bir parçası olmanız dileğiyle..

0 yorum: