3 Kasım 2012 Cumartesi

Ahlaklı Devlet...

Ahmet Altan ve Kürt sorunu hakkında zaman zaman yazı yazan diğer bazı köşeciler, sürekli olarak, devletin karşısındaki örgütten, salt devlet olduğu için sahip olduğunu düşündükleri, “şiddet kullanma hakkı” iddiasına dayanarak ahlaken üstün olduğu varsayımına göre yazılar yazıyor. Elbette bunu böyle açıktan söylemiyorlar ama yazılarında kullandıkları sözcükler ve üslup bunun böyle olduğu gösteriyor. Bir devlet var bende benden içeri hali diyebiliriz.

Peki, bu üstünlüğü neye dayanarak kuruyorlar? Bir ihtimal devlet için TDK’nin uygun gördüğü “Toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık” tanımına veya buna benzer aşırı basitleştirilmiş tanımlara göre konuşuyorlar. Bu tür tanımları düşünürsek pekala ahlaklı bir tüzel varlık gibi görünüyor olabilir ama tarihteki en büyük katliamların devletler tarafından yapıldığını unutmamak lazım. Diğer bir ihtimal de kendi devletlerinin demokratik olduğuna inanmaları olabilir. Her ne kadar son zamanlarda eleştirel yaklaşsalar da AKP’nin, devleti demokrat ve hak bilir bir hale getirdiği şeklindeki düşüncelerini koruyorlar. Elbette bir takım değişiklikler oldu, olmadı değil ama devletin halkı, en azından Kürt halkını, en az 10 yıl geriden takip ettiği de ortada.

Tabii bir de TDK dışında devlet tanımları var. Mesela Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni’nde Engels şöyle diyor: “Devlet, Hegel’in ileri sürdüğü gibi, ‘ahlâk düşününün gerçekliği’, ‘aklın imgesi ve gerçekliği’ de değildir. Devlet, daha çok, toplumun, gelişmesinin belirli bir aşamasındaki bir ürünüdür; bu toplumun, önlemekte yetersiz olduğu uzlaşmaz karşıtlıklar biçiminde bölündüğünden, kendikendisiyle çözülmez bir çelişki içine girdiğinin itirafıdır. Ama, karşıtlıkların, yani karşıt ekonomik çıkarlara sahip sınıfların, kendilerini ve toplumu, kısır bir savaşım içinde eritip bitirmemeleri için, görünüşte toplumun üstünde yer alan çatışmayı hafifletmesi, “düzen” sınırları içinde tutması gereken bir erklik gereksinimi kendini kabul ettirir; işte toplumdan doğan, ama onun üstünde yer alan ve ona gitgide yabancılaşan bu erklik, devlettir” Böyle bakınca ne kadar farklı geliyor değil mi? Devlete giydirilen bütün parlak, süslü, göz alıcı kıyafetlerin aslında var olmadığını anlıyoruz. Çok uzun yıllar önce küçük bir çocuk bu noktayı şöyle tespit etmişti: Anne, bak kral çıplak.

Yani genelde devletin, özelde Türkiye devletinin sırf devlet olduğu için ahlaklı, dürüst, doğru, iyi olduğunu düşünmek için geçerli bir sebep yok. Öyle olduğunu düşünenler için iyimser bir düşünceye sahipler denebilir. Safça da denebilir. Zira tarih boyunca böyle bir devlet hiç olmamış. Devlet dediğin kendi ortaya çıkışı, kuruluşuyla ilgili efsaneler yaratan bir yapılanma. Yani hep çok büyük yalanlar üzerine kurulmuş. (Çok büyük yalanlara efsane deniyor. Kulağa hoş gelsin diye sanırım. Sonuçta kitaplarda “Kuruluş efsanesi” diye bir başlık olmasıyla “Kuruluş yalanı” diye bir başlık olmasının yaratacağı etki aynı olmaz. Gerçek olmadığı bilinse, mantıksız olduğu düşünülse dahi bir efsaneyi kabullenmek ve olmuş gibi davranmak mümkün. Hatta eğlenceli)

Yalanlar üzerine kurulduğu malum olan, örneğin yakın zamanda en yetkili ağızlarından örgütle yapılan görüşmelerle ilgili olarak “Ya, biz seçime kadar oyaladık” veya “İslam’da bazı yalan söylemek caizdir” denilen bir devlet dururken, masadan kalkmadım diyen tarafa ısrarla görüşme masasından kalkan taraf muamelesi yapmak bu saflığa örnek. Tabii böyle yazılar yazanların saf olduğunu düşünerek ben saflık yapıyor da olabilirim. İnsanların zekasına hakaret etmek istemem. Her şeyi bilmem mümkün değil. Eh, dünyanın en zeki insanı da değilim.

Ama bildiğim bir şey varsa bu savaşın bitmesi, daha fazla ölüm olmaması için Ahmet Altan ve Kürt sorunun çözümü hakkında onun gibi düşünenlerin ve bu düşüncelerini yazıya dökerek kamuoyunu etkileyip şekillendirenlerin, önce devletin sırf devlet olduğu için ahlaken üstün olduğu düşüncesini bırakması gerekiyor. Gerçi ben böyle bu kadar olup bitenden sonra belki bu sefer sorgularlar diye düşünüyorum fakat öyle bir niyetleri de yok gibi. Her fırsatta devletin sırf devlet olduğu için ahlaken üstün olduğu şeklindeki fabrika ayarlarına geri dönüyorlar.

Savaşı başlatan, tırmandıran, bitirebilecekken bitirmeyen, bitmemesi için yalan söyleyen belli. Bütün bunlar belliyken hala devletin sırf devlet olduğu için ahlaklı olduğunu temel alarak yazı yazılıyorsa insan kendine sormadan edemiyor: Gerçekten aynı ülkede mi yaşıyoruz?

0 yorum: