30 Aralık 2011 Cuma

Sevgili Türk Arkadaşım

Qileban'da (Uludere) katledilen köylüler için üzülüp isyan edenlere böyle demişsin: “…‘ama’ onlar da gösteri yaparken molotof atıyorlar, taş atıyorlar”

Sevgili Türk arkadaşım,

Öncelikle niyetim atmasınlar da ne yapsınlar demek değil. Derdim sadece olan biteni bilmen. Çünkü bilmek anlamanın ilk adımıdır. Önce bildikten, sonra anladıktan sonra neyi niye yapıyorlar kendin karar verebilirsin. Ondan sonra söylediklerinde ısrarcıysan yapacak bir şey yok ama eğer biraz olsun fikrin değişirse oturup konuşabiliriz.

Anadolu’nun doğusunda yaşayan bu kadim halk (Hani hep kardeş dediğin, etle tırnak gibiyiz dediğin Kürt halkı) senin sahip olduğun pek çok hakka sahip değil. Bugün itibariyle kendi dillerinde eğitim yapamıyor, yüzyıllar öyle bildiği köyünün adını kullanamıyor, çocuğuna istediği adı veremiyor, belediyesinde kendi dilinde hizmet alamıyor, hastanede derdini en iyi bildiği şekilde yani anadilinde anlatamıyor. Dükkanının tabelasında örneğin “maxi” yazabiliyor ama “xelat” yazamıyor. (İlki İngilizce, ikincisi Kürtçe) Sen yaşadığı kenti Bitlis, Batman, Van, Tunceli, Ağrı diye bilirken o Bedlîs, Elîh, Wan, Dêrsim, Agirî diye biliyor. Ama kentine girerken gördüğü tabelada kendi bildiği ismi göremiyor çünkü yasak.

İşte, bu kardeşim dediğin halk, bu basit ve temel haklara sahip olmasın diye neredeyse yüzyıldır bilinçli ve sistematik bir şekilde öldürülüyor, faili meçhullere kurban ediliyor, köyleri yakılıyor, göç ettiriliyor, dili yasaklanıyor.

Sevgili Türk arkadaşım,

Bütün bunlar olup biterken sen bu kardeşim dediğin halk için ne yaptın?

Üzgünüm ama gerçeği söylemek zorundayım. Hiçbir şey yapmadın. Ülkem dediğin toprak parçasının bir köşesinde birileri acı çekerken sen televizyondan uzak diyarları izler gibi izledin. Bir kardeş acı çekerken diğeri üzülmez mi? Acısını dindirmek için çabalamaz mı? Sen, bunları yapmadın. Onun yerine önüne konulan kahraman Türk askeri, hain Kürt terörist hikâyelerine inanmayı tercih ettin. Oluşturulan sis perdesinin arkasındakileri görmedin. Hadi göstermediler diyelim ama yıllar sonra zaman zaman takip ettiğin medyada dahi çarşaf çarşaf yayınlanan itiraflara da itibar etmedin, görmezden geldin.

Oysa ben mesela tüm bu olup bitenlere rağmen kim olursa olsun şiddete karşıyım dedim. Taş demedim, molotof demedim, silah demedim karşı çıktım. Kimse ölmesin istedim. Ölenlerin arasında ayrım yapmadım. Tepemize bomba yağarken bile “halkların kardeşliği” dedim. Hiç nefret duymadım, oh olsun demedim.

O yüzdendir ki sevgili Türk arkadaşım, ben, insanlar öldürülünce isyan ediyorum. Yediremiyorum kendime bunu. Oturamıyorum öyle sakince. Ah û vah etmek yetmiyor bana, isyan ediyorum. Benim bu isyanım kimseye zarar vermek için değildir. Kimsenin kimliği, kültürü, dili yüzünden baskı görmediği bir dünya içindir. Ayrımsız, eşit ve özgür bir yaşam içindir.

Ve işbu sebepten sevgili Türk arkadaşım, benim isyanımda “ama”ya yer yok.

1 yorum:

Özgür'ün arkadaşı dedi ki...

Özgür arkadaşım,

Harika ifade ettiğin gibi işin gücün Türk'ün vicdanında kompleksli bir yer bulabilme olduğu, öz ülkene Anadolu dediğin (Kürtçe de mi bilmiyorsun? "Roja me derketîyê ji Anadoluyê!" demiyor mu Karapet? Demekki Kürdistan'ın batısı deği mi?), ülkenin geleceği için oturup siyaseten çözüm aramaya uğraşacağına "bakın ben ne kadar naifim, şiddete karşıyım, yaşasın halklar" diyerek kendi halkını yaşatmadığın için; tüm siyasi faaliyetin sadece aktivizm masturbasyonlarından ibaret olduğu için ("bedel ödedim ben! gözaltına alındım, hapis yattım! yaşasın halklar! anadolu!")..
İçin işte..
Alem uzayda kanton kuruyor biliyorsun değil mi?
Ulus kavramlarını çöpe atıp okyanus ötesi bağlar ile bilimsel-ekonomik üretimi maksimize etmenin hesabında herkes..
Kıçı boklu Kürdistan'da sen daha bir taş alıp diğerinin üzerine koyamadın, değil mi? Alem uzaya giderken senin ulusal/etnik/folklorik (ne dersen de) tarihinde küçücük bir üniversiteyi işletmiş olmayı başaramadın değil mi? Bırak "akademisyen nasıl daha verimli çalışır" sorularını, senin içinde olduğun hiç bir yapı esnafının iş güvenliği için dahi kafa yoramadı henüz değil mi?
Değil mi? Değil mi? Ve başka değil miler.. Sen tamamla.
Ama dur.
Bakunin'i bilir misin? Bilirsin evet. Hadi Bakunin oku, sonra Türklerin vicdansızlıklarını nasıl ilahi bir değişim ile yumuşatacağını düşün tekrar.
Bana da sakın kızma.

Öptüm.