27 Aralık 2011 Salı

Ofisin Maraş Katliamı İmtihanı

Radikal'in beş gün boyunca yayınladığı Maraş Katliamı hakkındaki yazı dizisini, hiç yapmadığım bir şey yaparak ofisteki bir kaç arkadaşa yönlendirdim. Bu arkadaşların Maraş Katliamı hakkında ne kadar bilgisi var bilmiyorum ama kendilerini tanıdığım kadarıyla kuvvetle muhtemel ki hiç böyle bir şey duymamışlardır. Haber kaynakları haftada bir okudukları Hürriyet gazetesi ve ara sıra baktıkları Milliyet internet sitesiyle kısıtlı olan insanların 33 yıl önce olmuş ve itinayla gündeme gelmesi engellenmiş bir katliamı bilmelerini beklememek lazım.

İşte bu yüzden beş gün hiç sektirmeden saat 08:45'te e-posta adreslerine yazıları gönderdim. Okuyup okumayacaklarını, okurlarsa tepki verip vermeyeceklerini merak ettim. Aslında ilk gün gönderdiğimde geri kalan yazıları da gönderirim diye bir düşüncem yoktu. İlk günkü yazıya tepki gelmeyince taşı delen suyun gücü değil sürekliliğidir deyip devam etmeye karar verdim. Her yazının yarısını okusalar, onu geçtim resimlerine baksalar, hiç değilse akıllarının bir köşesinde bir soru işareti oluşur diye umut ettim. Ve gün böyle bitti.

İkinci gün de tepki gelmedi. Yok, yalan değil, birisi “hayret sen hiç gazete yazısı göndermezdin” dedi. Gerisini getirecek mi diye bekledim ama bir şey söylemedi. Diğerlerinden ise hiç ses çıkmadı. Ve gün böyle bitti.

Üçüncü gün okuduklarına ama tepki vermediklerine kanaat getirdim artık. Ne söyleyeceklerini bilmedikleri için suskunlukla geçiştiriyorlar diye düşündüm. Neticede tipik, tarih bilgisi örgün eğitimle sınırlı, politik ilgisi ise seçimden seçime oy verip arada kalan dönemde AKP'den yakınmakla sınırlı geçen insanların böyle konularda yorum yapması zor. Üstelik bu toplumun bir kısmı bildiği şeyler üzerine konuşmak yerine susmayı tercih ediyor. Ve gün böyle bitti.

Dördüncü gün yazıyı okuduklarına ama inanmadıklarına bu yüzden de yazı dizisi üzerine herhangi bir kelam etme ihtiyacı duymadıklarına inanasım geldi. Türk, Sünni ve devletçi kimliklerinin ağır basmış, bu nedenle böyle bir insanlık suçunu rahatlıkla görmezden geliyor olabilirlerdi pekala. Ve gün böyle bitti.

Beşinci gün Sırrı Süreyya Önder'ın yazısı yayınlandı. Hem adının bilinirliğine hem de kaleminin kuvvetine güvenerek bir kere daha gönderdim. Bir umut bekledim, ses çıkmadı. Bu sefer belki, böyle yazıları gönderme artık tepkisi verirler diye düşündüm, o da olmadı. Ve gün böyle bitti.

Böylece 5 günlük "Ofis Canlılarını Maraş Katliamı Hakkında Bilgilendirme" konulu çabam derin bir sessizlikle karşılanıp etkisiz hale getirilmiş oldu.

Yine de hiç faydası olmadı diyemem. Karşımdaki duvar, tuğlası, sıvası, boyasıyla gerçek olan duvar, bir şeylerin farkına varmış gibi geldi...

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Sorun sorgulamayan insan
Eichmann, son derece sıradan ve sadece ‘görevini’ ve ona doğru olduğu söylenen şeyi yapan biridir, yargılama boyunca bunu söyler, işin doğrusu gerçekten de öyle biridir. Tam da bu nedenle, Arendt insanlığa dair korkunç bir suçun, belli koşullar altında nasıl sıradan insanlar tarafından hayata geçirilebildiğine işaret eder.


http://goo.gl/yBQIA

Didem dedi ki...

Twitter kullaniyor musunuz ?

KontraSalvo dedi ki...

@stereger