10 Ekim 2010 Pazar

Kimi Kandırıyorsunuz?

Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Ruhi Su, Yılmaz Güney gibi kişiler, parasız -bilimsel eğitim isteyen öğrenciler, özgürlük isteyen kadınlar ve eşitlik isteyen Aleviler gibi topluluklar...

Ortak özelliklerini hepimiz biliyoruz sanırım. Kesişim kümeleri yıllar boyunca devletten çok çekmiş, eziyet görmüş, acı çekmiş kişiler ve topluluklar olmaları. Kimi vatandaşlıktan çıkartıldı ve ülkeden gönderildi, kimine tedavi edilmek için dahi ülkeden dışarı çıkmasına izin verilmedi. Kimi yakıldı ve sürüldü, kimi dayak yedi ve sürüklendi. Yani hepsi için devletin çeşitli tezgahlarından geçip, bir tür boylarının ölçüsünü almış kesimler denebilir. Tabi burada devlet dediğimiz marksist tanımla ve -biraz kabaca- “egemen sınıfın baskı aracı” olarak değerlendirilen örgütlenme. Hani şu CHP'nin, ulusalcıların ve/veya KKB'den muzdarip kişilerin “biz kurduk, valla biz kurduk” diye övündükleri yapı.


İşte şimdi bu yapının kurucuları olmakla övünenler referandumun %58'e %42 olarak saptanan sonucuna bakarak kendini azınlıkta kalmış hissediyor ve her azınlığa düşenin yaptığı gibi kendini mazlum göstermeye uğraşıyorlar. Göstermeye çalıştıkları mazlumiyetin meşruiyetini ise bu ülkede ezeli ve ebedi mazlumlar olan başta söylediğim belirli bir görüşe, cinsiyete ve kimliğe sahip kişi ve topluluklar üzerinden sağlamayı deniyorlar.

Çıktıkları televizyon programlarında, yazdıkları yazılarda, bulundukları her türlü kamusal alanda devletlerinin bu zamana kadar eziyet ettikleri kişi ve toplulukları pervasızca kendilerindenmiş gibi göstermeye kalkıyorlar.

Dindarların sorunları mı dile getiriliyor, malum zevat hemen Alevilerin sorunlarını öne sürüyor. Oysa Aleviler tarih boyunca bu devletin elinde Dersim'den Maraş'a, Çorum'dan Sivas'a büyük acıları çektiler, katliamlar yaşadılar.

Üniversitede türban sorunu mu gündeme getiriliyor, malum zevat hemen parasız-bilimsel (ama anadilde değil, onu söylememekte iktidarı, muhalefeti mükemmel bir uyum içinde) eğitim istediği için coplanan, sürüklenen, gözaltına alınan gençleri öne sürüyor. Oysa 70'lerden bu yana her dönem gençler bu devletin elinde dövülerek, idam edilerek büyütülmediler mi? Bu devlet değil miydi Manisa'lı gençler diye bilinen korku filmini yazıp, yönetip kötü adam rolünü oynayan? Bu devletin kolluk güçleri değil miydi İstanbul Üniversitesi'nin önünde “işte burası terörist yuvası” diye silahlarını gösterip yürüyenler?

Nazım Hikmet'i ve Yılmaz Güney'i yurttaşlıktan çıkaran bu devlet değil miydi? Ruhi Su'ya tedavi olması için yurtdışına çıkmasına izin vermeyip ölmesine neden olan bu devlet değil miydi? Ahmet Kaya'nın sırf Kürtçe türkü söyleyeceğim dedi diye medyatik lince tabi tutup ülkesinden uzaklaşmasına ve ölmesine neden olanlar bu malum Beyaz Türk zevat ve onların devleti değil miydi?

İşte bu malum zevat her sıkıştığı anda olduğu gibi yine solun arasına karışıp görünmez olmak istiyor. Kavram kargaşasının yaratacağı tozun dumanın sayesinde rahatlıkla sıyrılabileceğini düşünüyor. Bu kez buna izin verilmemeli ve açık, net ve yüksek sesle sorulmalı:

Kimi kandırıyorsunuz siz?

0 yorum: